Ozlerdi bu can sizleri...
Degerli arkadasim ve meslekdasim, Milli Kutuphanemizin kurucusu Adnan Otuken (1911-1972) den dinlemistim. Dostum Otuken, Amerikan kutuphanelerini, ileri ve zengin Amerikan kutuphaneciligini yakindan tanimak, uzmanlarla tanismak uzere, gidip gelme haric, iki ay sureyle bu ulkeye davet edilir. Cesitli eyaletleri, her turlu kutuphaneyi gormeyi amaclayan, butun gunleri ve saatleri dolu olan bu gezi esnasinda yurttan gonderilen mektuplar her nasilsa duzenli bir sekilde ulasmaz eline. Hele yurtta yayinlanan gazeteler hayal olur.
Ailesine ve cocuklarina cok duskun olan meslektasim hayli bunalir. Oysa bir sure sonra dort ay davet edildigim bu ulkenin en sapa dag koyundeki kutuphanede, bir saat duzeni icinde mektuplarimi bulmus, Washington'daki ofis seyahat planima gore bir sonraki duraga mektuplarimi ulastirmisti. Anlasilan aksakliklar zamanla giderilmisti. Rahmetli iki hafta mektup alamamis. Gozunde, kulaginda, dilinde memleket hasreti. Sicak bir gun ogleden sonra Chicago'ya ayak basmis gezi planina gore. Otelin resepsiyon gorevlisinden yine ''yok'' cevabini alinca o hiz ve hincla sokaga firlamis.
Simdi hikayenin devamini kendisinden dinleyelim:
Bir hayli yurudum. Bilmedigim cadde ve sokaklarda, yabancilar arasinda. Insan boyle anlarda bir tek Turkce kelimeye o kadar susuyor ki...
Sehrin kenar mahallesine dogru yurudugumu hissediyordum. Gozume bir levha carpti:
''New Berry Kutuphanesi.''
Ayaklarim beni oraya surukledi. Kucuk bir sube(branch) kutuphane, ama hayli zengin. Muracaat memuru devlet misafiri oldugumu anlayinca benimle bir kat daha ilgilendi ve mudurun ofisine goturdu.
Konumuz yine kutuphaneler. Benim huzursuz oldugumu hisseden mudur, simdi cesitli konulara atliyor, ama bende is yok. Birden:
''Kutuphanemizde bir tek yazma(el yazmasi) kitabimiz var. Hemde Turkce. Size gostermek isterim'', diyerek koltugundan kalkti. Duvarda gomulu kocaman kasanin kapagini ozenle acti. Ve Turk isi, ebru kapli kucuk bir yazma kitap tutusturdu elime. Burcu burcu memleket kokan bir kitap. Orselemekten korkarak, kapagini cevirdim. Birinci yaprakta:
''Merhaba...Hosgeldiniz.'' baslikli bir siir. Artik kendimi tutamadim. Gozlerimden yaslar bosaniverdi.
Kutuphane muduru hayretle yuzume bakiyor ve ben goz yaslarimi gostermemek icin caba harciyordum. Denizler asiri bir ulkede, kocaman demir kasanin ardinda kalan icli bir Turk ozani ve deyisleri. O da bizi ne kadar ozlemis.
Mudure anlatamadiklarim, anlattiklarimdan coktu.
Bu hatira beni cok etkiledi. Belkide Amerika gibi denizler asiri bir ulkede canimdan, kanimdan bir parca, kiz kardesimin orda yasamasi yuzunden olabilir, bilmiyorum. Gerci su an burda ama her an gidecek korkusu hep var. Ondan da dinledigim kadariyla, gurbet hakkaten zor, insan bir ezan sesine, bir Turkun yuzune, hatta bir Turkun seslenisine, bir Turkce kelimeye bile hasret kaliyor. Allah sabir versin selamete cikarsin insallah butun gurbetci kardeslerimizi...
Dursun Gurlek'in yasanmis bir hatirasiydi bu...Sevgiler...
This entry was posted
on Pazar, Ağustos 08, 2010
at 09:39
and is filed under
yasanmis hatiralar
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.