Aslında Ne Kadar Latif Bir Dilimiz Varmış...  

Posted by Tespih Taneleri... in


Osmanlı zamanında bir beyefendi bir hanımefendinin karşısına geçer der ki;


''-Ey dilberi rana! Ey tes...adüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsıldım. Niyetim acizane-i taciz etmek değildir. Bilakis efkar-i umumiyede ufak bir aile bacası tüttürmektir.. Sözlerim sizi temin ve tatmin edecekse şayet,zevc-i izdivacınıza talibim!..''


Hanımefendi de cevaben der ki;


''-O mahrem suratınıza bir sille-i osmaniye nakşedersem sekte-i kalpten terk-i hayat edersiniz...''
 
 
Harika degil mi? Benim cok hosuma gitti...:)) Nezaket baska bir seymis canim...:)) Sevgiler

Peynir Gemisi  

Posted by Tespih Taneleri... in


Aynasi istir kisinin...
Lafla peynir gemisi bile yurumezken, iman gemisi hic yurumez.
''Onlar gibi yasamadikca duzelemeyiz'' diyenlerin, onlar gibi olmadikca bunu soylemeye haklari yok.
Devir kulaklari tika basa dolu, gozleri ise ac insanlarin devri. Bir kivilcim gibi cakip, ardindan karanliga gomulen bos laflara herkesin karni tok.
Devrin karanligina, inandigini yasayan insanlarin aydinligi gerek.
Biz davasina en buyuk zarari verenlerin, inandigi gibi yasamayanlar oldugunu biliyoruz. Soyledigi ile yasadigi arasindaki ucurumlara dusenler, her zaman peslerinde binleride suruklemislerdir.
Onlar oyleydi... Gunes gibi...
Bize de ''yildiz gibi'' diyebilsinler !
En azindan...

Semih Ovat'in bir dergide rastladigim bu yazisi, icimi burktu ve cok etkilendim... Hakikaten  ilahiyat mezunlarinin, hocalarinin hatta cesitli islam universitesi mezunlarinin yasantilarini, ehl-i sunnet disi konusmalarini hatirladim. Hatta cok dindar, ilim sahibi cevremizde ki bazi insanlar ve BIZ... Herseyi herkesten cok biliriz ama yasamaya gelince...
Tavuktan kurban olur, diyenden tutunda, evde yalnizsan basin acik kilabilirisin namazini diyenlere varana kadar neler neler duyduk, edebe aykiri, ruha aykiri, dine aykiri, ehl-i sunnet ve'l cemaate aykiri... Muslumanim deyipte halka ilim sohbetleri verip arkasinda milyonlari surukleyip esasen kaderi inkar eden hocalarimiz da var...:(( Allah rizasi icin arkadaslar, ayet-i kerimede Allahu Teala :
''Ben size akil verdim dusunmez misiniz?'' buyuruyor... Saglam kaynaklardan okuyun ve herseyi dosdogru bir sekilde ogrenin ve de yasayin insallah... Mesela Imam-i Gazali'den tutun da ki her bir kitabi karanliklari aydinlatan cinsten, anlayacaginiz turden kitaplardir, onemle tavsiye ederim...(Kalblerin kesfi, ihya'ul ulumiddiyn) Bu kitaplarda aradiginiz her seyi ayet ve sunnete uygun bulabirsiniz. Imam-i Rabbani'nin mektubatlari, Said Nursi Hazretlerinin eserlerindende istifade edilebilir. Tefsir olarak ya diyanetin ya da taberi tefsirinin sadelestirilmis olanini rahatlikla okuyabilirisiniz...Kulaktan dolma duyduklarinizla, milletin uydurup islerine geldigi gibi, para icin konusan hocalarin sizleride, dini hayatinizi karartmalarina da izin vermeyin... Bilincli musluman olalim, neyi ne icin yaptigimizi bilelim... Inanin bu sekilde islama uygun, inandigimiz gibi yasamaya gayret edersek, hayatimizda muthis bir duzen oturtmus oluruz... En onemlisi Allah (cc) bizden razi olur umid ediyorum bu da bir mu'mine yetmez mi? Zaten ne yapiyorsak O razi olsun diye yapmiyor muyuz?

''Rabb'im inandigimiz gibi, ehl-i sunnet dogrultusunda, razi olacagi sekilde yasamak nasip etsin insallah''. amin.

Bırakın Aksın Gözyaşları  

Posted by Tespih Taneleri... in ,




İçteki kiri su değil ancak gözyaşı temizler…

Hani doyasıya ağlamak istersin ya bazen, ama hep bir yerlerden engeller çıkar, ve gözlerinle ağlamayı ertelersin müsait bir zamana kadar

Ama yüreğin ertelenmeyi kabullenmez…

Gözlerinle gerçekleştiremediğin ağlama yüreğinde gerçekleşir ve için sırılsıklam olur!

Cam kesiği ağrılara gark olur yüreğin, için için kanar, için için yanar!

Ağlamak;

Rahmandan kuluna bir armağan, bir rahmet!

Ağlamak;

İçteki sıkıntıları dışa atmaktır sıkıntılardan arınmaktır!

Bazen de anlaşılamamaktır!

Bazen pişmanlığın ifadesi

Ağlamak;

Kaybedilene ağıt! Hüznün doruk noktası!

Resulün kaybettiği oğluna hediyesi!

Ya ResulALLAH! Sen de mi? Dedirten inci taneleri

Bazen Rabbe yöneliş!

Bazen af dileme!

Bazen acının inci inci dışa vurumu!

Adeta acının yıkanması Toprağa karışıp yok olması!

Bazen sevincin gözlere yığılması, ardından göz pınarlarından süzülen daneler!

Yürekte sevinç fırtınaları koparken, gözlerin mahzunluğu!

Söylemek! Hissettiklerini ifade etmek insana uzakken, süzülen damlalarla bunları tek tek yazmak!

İçteki gök gürültüsünün adeta yağmuru davet edimi!

Yakub'un Yusuf'a özleminin ifadesi! Net, yalın, riyasız hiçbir kelime telaffuz etmeden tüm çıplaklığıyla, duyguların ifadesi!

Ve ağlayabilmek;

Gece yarısı mahlukat uyurken, seccadesinde Rabbine huşuyla yönelmiş, alın secdede, Rabbi ile buluşmanın doruk noktasında Bir müminin gözlerinden süzülen damlalar! Belki de diğerlerinin kurtuluşuna müsebbip!

Rabbinden rahmet olarak!

Bir annenin yavrusuna özlemi, hasretinin ifadesi!

Duygular kumkuması içindeyken kalbin birden infilak etmesi!

Ve gözyaşı;

Rabbinden rahmettir mümine!

Bir tesellidir anneye!

ve Resulden ümmetine merhamet!

Bırakın aksın gözyaşlarım

Dokunmayın

Bırakın...
 

Divan Edebiyatı Vakfı EKİM 2010  

Posted by Tespih Taneleri... in

Divan Edebiyatının artık bir vakfı var biliyor sunuz.  Gecen sene Divan Edebiyatı Vakfı (DEV) Üsküdar’da hayırlara vesile olması temennisiyle açılisi gorkemli bir sekilde yapmisti. Vakıf bir hayalin ürünüydü.
Divan edebiyatı üzerine yaptığı çalışmalar ve kitaplarıyla geniş kitlelerin eski şiirimize ilgisini çeken İskender Pala'nın 'hayali' gerçekleşti. Su an da mütevelli heyeti başkanlığını yürütmektedir.

Divan Edebiyatı, bizim sadece edebiyat verimlerimizin ihtişamlı bir dönemi değil, kültür ve medeniyetimizin, toplum yapımızın, atalarımızın dinî, iktisadî ve gündelik hayatının da en dikkate değer, tarihî belgeleridir.
İmrahor Mahallesi Doğancılar Caddesi 81 numarada faaliyete başlayan vakıfin, bu alanda çalışmalar, araştırmalar yapmak isteyen özel, tüzel kişi ve kurumlara maddi-manevi destek sağlamayı amaçlıyor. Ayrıca divan edebiyatı üzerine yazılı ve görsel yayınlara da imza atmayı düşünen vakfın hedefi, araştırmacılara ve ilgililere uygun bir ortam ve imkân sağlamak.

Insanlarin biraz daha kulturel etkinliklere kendileri ve cocuklari adina daha fazla zaman ayirmalari gerektigini dusunuyorum. Bu durum insanin;  hayata bakisini, dusunce yapisini, kisisel gelisimini olumlu
yonde etkileyecegi kanisindayim. Zira bir toplumun en temel yapi taslarindan biri kulturel zenginligidir. Asagida Ekim ayinda yapilacak programlarin cizelgesi var...Sizler icin yayinlamak istedim, bu tur etkinlikleri unutmussak bile hatirlatmak istedim. Bir kisi bile katilsa bu beni cok sevindirir... Sinemaya, tiyatroya ya da disarda arkadaslarla bir kahve icimlik ayirdiginiz vakit kadar zamaninizi almayacaktir ki, bana inanin bu tur seminerlere devaminiz halinde kendinizde, ailenizde, yasaminizda ve hatta cevrenizde cok guzel, olumlu degisiklilklere sahit olacaksiniz... Benden soylemesi... :) Sevgilerimle


KULTUR IKLIMI
15 Ekim Cuma Saat: 18.00
Düzenleyen: Sami Şener
Yer: Divan Edebiyatı Vakfı

KARŞILAŞTIRMALI SİYASET TARİH VE SOSYOLOJİ
18 Ekim Pazartesi Saat: 18.00
Düzenleyen: Mümtazer Türköne
Yer: Divan Edebiyatı Vakfı

DİVAN ŞİİRİ SAATİ
19 Ekim Salı Saat: 18.00
Düzenleyen: İskender Pala
Yer: Divan Edebiyatı Vakfı

TÜRKÇEYİ KONUŞMAK

22 Ekim Cuma Saat: 18.00
Düzenleyen: Hayati Develi
Yer: Divan Edebiyatı Vakfı

HAYATA EDEBİYATLA BAKMAK
23 Ekim Cumartesi: 14.00
Düzenleyen: Fatih Andı
Yer: Divan Edebiyatı Vakfı

TOPLUMSAL AKLI ANLAMAK ÜZERİNE
25 Ekim Pazartesi Saat: 18.00
Düzenleyen: Saik Başer
Yer: Divan Edebiyatı Vakfı

EDEBİYAT ATÖLYESİ
30 Ekim Cumartesi Saat: 14.00
Düzenleyen: Âlim Kahraman
Yer: Divan Edebiyatı Vakfı

Yagmur  

Posted by Tespih Taneleri... in



Az önce başladı isminle karışık yağmur..

Az ışıklandırılmış sokaklardan taşıp, az sevilmiş yüreğimin penceresi olan gözlerimde birikti sonra.
Buğusuna adını yazmak istedim, gitmedi elim...

Gitmedi elim, bulutların ardına gizlenmiş yıldızların; bizden çalıp gittiği umutları resmetmek için kalemime.
Az önce başladı işte.

"Göstere göstere yağar mı yağmur, çakar mı gün ortası şimşek" dememe fırsat vermeden, yarım bırakılmış bir Dua gibi döküldü göğün dudaklarından; gözlerini bırakarak yanı başıma. "

Gözlerin...

Işığın varlığından utanmasına sebep, güneşin doğarken hicap duymasına vesile; gece karası gözlerin.

Gözlerin...

"Tavana sabitlenmiş bakışlarımın tek dert ortağı, görmekten usanmadığım düşlerimin tek sebebi,
Aldığım her nefesin ""iyi ki varsın"" ı gözlerin... "

Az önceydi başlayışı, hızlandı şimdi biraz.

Kim bilir hangi tomurcuğa yeni bir aşk lütfedecek bir yağmurun, koca bir şehre çöken kasvetiyle ıslanıyor varoşlar.
Islanıyor küçücük elleri ilkbaharın..Üşüyor düşlerim sessiz sedasız...
Oysa, ne çok severdim yağmuru sen yanımdayken.
Islanmak ama hep ıslanmak üzere kurgulanırdı baharın yaramaz çocukluğu.
Ama şimdi, ya çok fazla duyuyorum "November Rain"i, ya yaşlanıyorum gerçekten.
Bende anısı olmayan sokaklarında geziyorum bu şehrin, olmuyor; olamıyor.
Attığım her adımda, düşen bir damlanın hüznüyle ıslanıyorum yeniden.
Bulutlar geçiyor üzerimden gece renginde; ıslaklığını yanı başıma bırakarak.
Aslında hiç hakkım yok, biliyorum.
Sana ihale edilmiş sitemlerim de, benden uzaklaşmış benliğime kavuşma gayretim de; yalnızlığıma anlattığım hoş bir anı sadece.
Ve yalan külliyen. En az varlığın kadar...
Üstelik, sana her seslenme çabamda; ördüğüm bir kaç sıra duvarı da kendi hayallerimi de yıkarak yok ettim Seninle birlikte.

Şimdi, düşen her damlanın ağırlığıyla ezilerek ve bir zamanlar o yağmurun nelere sebep olduğunu hatırlayarak;
Yeni ölmüş bir sevdanın toprağına düşüyorum sessizce.. "

Suskunluğum ikrarım, yağmur tek günahımdır..

Az önce başladı seninle karışık yağmur ve dineceği yok gibi...

Muslumanlarin Milliyetcilikle Imtihani Semineri  

Posted by Tespih Taneleri... in




Arkadaslar merhaba, yine su gibi akti gitti bir hafta daha...Bayagi yogun bir kosusturmanin icersinde, iyice halsiz dustum. Malumunuz olacak ki, okullar acildi ve ilk haftamizdi. Iki gonca cicegimle yakindan ilgilenmem gerekti. Hamdolsun cabucak bir duzene girdik... Servisti, ihtiyaclardi, uyku duzeniydi bir de evde ayri bir ugras, her neyse insallah bundan sonra daha iyi olur... Yine de siteyi ihmal etmemeye calistim... Zaten sabah namazindan sonra uyumadigimdan yazilari yayinlamaya firsat buldum ancak, degerli yorumlariniza hemen cevap yazamadigim icin kusuruma bakmayin...
Metin Karabasoglu'nun bayagi kitabini okudum, muthis bir anlatimi vardir... Bu semineri ogrenince cok hosuma gitti. Sizlere onemle tavsiye ediyorum arkadaslar, imkani olanlar mutlaka katilsinlar... Mekanda cok guzel... Ayrica Sultanahmet'te biraz gezmis de olursunuz... Boyle seminerlere katilmak gerekir, neler neler ogrendiginize sasiracaksiniz... Her zaman her seye vakit ayirabildigimiz gibi, Allah rizasi icin, bir seyler ogrenmek adina muhakkak bu organizeye de vakit ayirmak gerektigini dusunuyorum...
Sizi ilim ogrenmeye davet ediyorum... Ilim ogrenmek farzdir biliyor sunuz ki...
Benim hassas oldugum bir mevzudur, yazdikca yazasim geliyor...:) Neyse...
Insan ne ogrense kardir diyorum ve bitiriyorum...
Sevgilerimle

Hacer-ul Esved Yani Basimizda !  

Posted by Tespih Taneleri... in


Merhaba arkadaslar, uye oldugum bir siteden aldigim bir maille ogrendim, Hacer-ul Esved taslarindan bir kac tanesinin burda oldugunu...Ilk okudugumda bayagi bir sasirdim ve kendi kendime cok kizdim. Boyle bir seyi duymustum, ancak neden daha iyi arastirmamisim diye...:(
Mübarek Ramazan ayını geride bırakırken, Kâbe-i Muazzama’dan bir parçasını bağrında barındıran Sokullu Mehmet Paşa Camii’ne rotamı çevirerek, hacer-ül esved taşını görmeye gitmem lazim en kisa zamanda insallah. Saatlerce seyretmeye doymayacağımız bu camide, asırlardır Müslümanların hürmet gösterdiği mukaddes taş Hacer-ül Evsedi Kâbe-i Muazzama’daki tavır ile “ Bismillahi Allah-u Ekber” diyerek selamlamak istiyorum.

Kâbe’de dokunmak ne kadar zor ise…

Mübarek ecdadımızın zarif ve ince düşüncesi ile Hacer-ül Esved taşının çevresine muhafaza yapılır. Yıllar geçip eskiyen, üzerinden kopan parçalar İstanbul’a Osmanlı devleti vesilesiyle getirilir. 1571 senesinde Osmanlı sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa, zevcesi İsmihan Sultan adına bir cami inşâ ettirir. Caminin giriş kapısı üzerine, mihrabın üst kısmına, minbere ve minber kubbesinin altına Hacer-ül Esved’in 4 parçası yerleştirilir. Bu mübarek taşlara dokunmak, hele ki böylesine feyzi bol günlerde yakınında bulunmak bizleri asıl Hacer-ül esved taşına dokunmuş kadar hissedar eyler.


Hacer-ül Esved taşının diğer bir parçası ise Kanun-i Sultan Süleyman Han’ın türbesinin giriş kapısı üstündeki saçağın altına bulunur. Ne yazık ki İstanbullu vatandaşlar bundan bihaber. Hacer-ül Esved taşını Mekke-i Mükerreme’de görmek, dokunmak ne denli zor ve meşakkatli hatta imkânsız ise bu taşa dokunmak, yakından görmek hatta dokunmak Sokullu Mehmet Paşa Camii’nde bir o kadar kolay ve mümkündür.


Hacer-ül Esved, Sokullu Mehmet Paşa Camii’nde, iman aşkı ile dokunulmayı, ziyaret edilmeyi bekliyor. Keşfedilmeye değer bir cami!
Sevgiler

Tasavvufun Uc Makami  

Posted by Tespih Taneleri... in



Hayirli Cuma'lar arkadaslar, Tasavvuf konusuna devam edelim istedim bugun...Epey bir ara vermistik...Malum ciltler dolusu kitaplar yazilmis, bu konu ile ilgili herseyi yazmak istiyorum ancak kelimeler satirlardan tasiyor. Oyle derin, oyle hassas, oyle ince, oyle zarif ki bu yol... Ruhun istedigini verip, nefse terbiye ve edeb ogretmenin yoludur bu yol...Rabb'im bu guzel yolda hakkiyla yuruyenlerden eylesin bizleri insallah...


Tasavvufun üç makamı vardır:

Adab, ahlâk ve ahvâl (haller).
Adab kesbîdir, çalışmakla elde edilir.
Ahlâk önderdir, ona uyulur.
Ahvâl ise mevhibedir, Allah tarafından bahşedilir.
Benliği ezip küçültmek tasavvufun adabındandır. Bir kimseye nefsi üstün görünürse, dini ona küçük görünür.

Şunlar tasavvuf erbabının adabındandır:

Dünyadan sıyrılmak, nefsi isteklerden alıkoymak,
Öğüt veren bir büyükten edep öğrenmek, onun gösterdiği yolda gitmek,
Vakitleri en uygun ibadetle geçirmek,
Müslümanlara saygı göstermek,
Allah dostlarına hizmet etmek,

Alimlerin içtihad ve ihtilafından ruhsatlar aramaya kalkmamak,
Eline geçen rızkın helâl olmasına özen göstermek,
Fikriyatı kendi düşüncelerine zıt kimselere dahil olmaktan kaçınmak,

Çarşı pazarlara fazla girmemek,
Dünyaya düşkün olanlarla arkadaş olmamak,
Arkadaşlarını şefkatle eğitmek,
Dilenmeyi sevmemek,
Dil ile kimseye eziyet etmemek,
Mübarek topraklara gitmek,

Yeni yetmelerle arkadaşlığı bırakmak,

Mal yığmaktan vazgeçmek,

İlk devir müslümanları gibi giymeye, adab ve ahlâklarında onlara benzemeye çalışmak,
Dinin emirlerini yerine getirmek için gerekli olduğu ölçüde ilim öğrenmek,
“Ben”, “biz”, “bizim işimiz” gibi (varlık belirtisi) sözleri söylememek.

Ahlâk’a gelince:

Güzel huy, cömertlik ve tevazu,
Başa gelenleri rıza ile karşılamak,
İyi hali ile meşhur olmaya çalışmamak (riyadan kaçmak),

İbadeti temiz niyetle yapmak,

Yaratılan hiçbir şeye ihtiyaç duymamak, yalnız Allah’a muhtaç olmak,

İyiliğe yönlendirme hususunda sağlam yürekli olmak,

Şefkat ve merhamet sahibi olmak, tevazuyu sevmek,
Kendi kusurunu bilmek,
Mertlik, kanaat ve ahireti düşünerek hareket etmek,
Vakar sahibi, dıştan güleç, içten ebediyyet endişesi taşımaktır.
İşte Hak yoluna giren kişi bu adap ile edeplenir ve bu ahlâk ile ahlâklanırsa Allah ona zühd, vera, tevekkül, tefviz (işleri Allah’a havale etme), teslim, ihlâs, yakîn, havf (Allah korkusu), sıdk (doğruluk), marifet (manevî bilgi, Allah’ı bilme), şevk, üns, cem ve tefrika, beka ve fena, kabz ve bast, müşahede (manaları görme, Hakk’ı görme), ilme’l yakîn, ayne’l-yakîn, hakka’l-yakîn, bilinmeyen ilimlere vakıf olma ve diğer yüksek haller lütfeder.
Allah’tan bizi bu rütbelere eriştirmesini, bizi bu rütbeler ehlinden kılmasını, seçkin kullarına lütuf buyurduğu kerem ve ihsanından bizi mahrum bırakmamasını niyaz ederiz. O işiten, dilekleri kabul edendir.

Allah Tealâ, Efendimiz Muhammed s.a.v.’e, onun ailesine ve ümmetine çokça salât ve selam eylesin!

Her Derde Deva Tevekkul  

Posted by Tespih Taneleri... in

Tevekkül, imanın hakikatini düzeltmenin sonucudur. Çünkü yüce Allah: “Eğer müminler iseniz Allah’a tevekkül ediniz.” (Maide, 23) buyurmaktadır. Demek ki tevekkül, ancak imanı düzelttikten sonra doğru olur.
Tevekkül, kalbin Allah’ın verdiği garantiye güvenmesidir. Tevekkül, varlıkta ve yoklukta halin bir olmasıdır.

Tevekkül bir tatmin halidir ki sahibini yaratılmışlara meyletmekten men eder.

Doğru tevekkül yokluk zamanında huzurlu, varlık zamanında rahatsız olmaktır.

Tevekkül bir sırdır. Bunun zahiri, kendisini görenlerin huzur içinde olmaları, içlerinin kendisiyle meşgul olmamasıdır.

Tevekkül yüce Allah’a güvenmektir, O’nun vaadini doğrulamaktır.
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde buyurmuştur: “Kim Allah’a tevekkül ederse O, ona yeter.” Yani Allah onu mahlukata muhtaç olmaktan kurtarır. Ve yüce Allah buyurmuştur: “İnananlar Allah’a tevekkül etsinler.” (İbrahim, 11)
Ve yine Allah, Rasulü’ne: “Azmedince Allah’a tevekkül et.” demiştir (Âl-i İmran, 159).

Ömer ibn Hattâb r.a. Allah Rasulü s.a.v.’in şöyle dediğini nakletmiştir:

“Eğer gereği gibi Allah’a dayansanız, Allah kuşları beslediği gibi sizi de besler (Baksanıza kuşlar sabahleyin) aç gider, tok dönerler.” (İbn Mâce, zühd, 14; Tirmizî, zühd, 33; İbn Hanbel, I/ 30, 52)

Yine Peygamber s.a.v.’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

– Kim bana şu iyi şeyi yapacağını garanti eder ki ben de ona cenneti garanti edeyim?

Sevbân r.a.:

– Ben ederim ya Rasulallah, dedi. Allah Rasulü s.a.v.:

İnsanlardan bir şey isteme, dedi. Bundan dolayı Sevbân, binekteyken kamçısı elinden düşse dahi, kimseden onu alıp kendisine vermesini istemezdi.

Hasan-ı Basrî k.s. da şöyle demiş:

“Tevekkül ve kanaat edip haline razı olana, dünyalık şeyler istemeden gelir.”

Süfyan ibn Uyeyne şöyle demiş:

Ebu Hâzim’e soruldu:

– Ne malın var?

– Benim iki malım var, dedi, biri Allah’a güvenmek, diğeri de insanlardan bir şey beklememek.”

Bir konu ile ilgili bir kac gundur kafam cok karisikti. Dusunceler beni bitirmis artik yorgun dusmustum... Her zaman yazilarimda siklikla belirttigim tevekkul hic aklima gelmedi. Insanin boyle zamanlarda ilk aklina gelen o olmali halbuki ya da hayatima yeterince oturtmamisim bu durumu diye uzuldum. Dua ediyordum hep ama tam teslimiyyet lazim...Sabahleyin kitaplarimi karistirirken ilk karsima cikan bu yazi oldu...Hamdolsun... Simdi rahatladim...

''Ya Rabb! Ben bu isin icinden cikamadim, Sen muhakkak ki kullarin icin hep hayir istersin. Ben Sana tevekkul ediyorum ve Sana birakiyorum. Vekil ism-i serifin ile teccelli et, hayirlisi olsun insallah '' amin.

1400. Yilinda Kur'an'i Kerim Sergisi Acildi. Yavuz Sultan Selim Han'i Anma Toreni...  

Posted by Tespih Taneleri... in



VEFATININ 490. YILDÖNÜMÜNDE YAVUZ SULTAN SELİM HAN KABRİ BAŞINDA ANILIYOR.

25 EYLÜL 2010 CUMARTESİ, 13:30 – 14:30

PROGRAM İÇERİĞİ :

KUR’AN-I KERİM TİLAVETİ

PROGRAM TERTİP HEYETİ ADINA SELAMLAMA KONUŞMASI

KÜLTÜR TARİHÇİSİ SÜLEYMAN ZEKİ BAĞLAN’IN ANLATIMIYLA YAVUZ SULTAN SELİM HAN BÜNYAMİN KOÇ’TAN YAVUZ SULTAN SELİM HAN’IN ŞİİRLERİNDEN BİR DEMET

YAVUZ SULTAN SELİM HAN İÇİN OKUNAN HATİMLERİN DUASI KİTAPÇIK DAĞITIMI

İKRAM

KAPANIŞ
                                                                        **********


600 yillik Tarihi Kur'an-i Kerim

1400.Yılında Kur'an Sergisi Açıldı.
Dünyanın sayılı koleksiyonları arasında yer alan ve pek çok örneği yayınlanmamış Kur'an-ı Kerim'lere sahip Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Kur'an'ın indirilişinin 1400. yılında açıldı.

Müzede, dünya üzerinde en fazla nüshası hazırlanan kitap olma özelliğine sahip olan Kur'an-ı Kerim'in yanı sıra birçok Türk-İslam eseri sergilenecek. Eserler 1 Aralık 2010 tarihine kadar görülebilecek.

Dünyanın en büyük müzelerinden Louvre Müzesi İslam Sanatları Küratörü Sophie Makariou, İngiliz National Museum İslami ve Çağdaş Ortadoğu Müdür Yardımcısı Venetia Porter ve Berlin İslam Sanatları Müzesi'nden Yardımcı Araştırmacı Filiz Çakır da koleksiyonu yakından görmek için İstanbul'a geldi.

Küratörlüğünü Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nden Sevgi Kutluay ve Ali Serkander Demirkol'un yürüttüğü sergide, sanatseverler pek çok ilki birarada görecek.
Bunlardan biri de, Kur'an'ın ilk el yazmaları olarak kabul edilen ve 'Şam Evrakı' olarak bilinen ceylan derisi el yazmaları… Koleksiyonun Şam Evrakı olarak adlandırılması, Şam Emevîye Camii'nden getirilmesinden kaynaklanıyor.

19. yüzyıl sonunda cami büyük bir yangın geçirince evrakların pek çoğu harap olmuş, kurtarılan belgeler arasından seçilenler 1911'de İstanbul'a Topkapı Sarayı'na getirilmişti. Koleksiyon, 1913'te Evkaf-ı İslamiye Müzesi (bugünkü adıyla Türk ve İslam Eserleri Müzesi) kurulunca Topkapı Sarayı'ndan müzeye gönderilmişti.

Şam Evrakı Koleksiyonu, parşömen ve deri cilt örneklerinden oluşuyor. Yaklaşık 250 bin civarında Kur'an sayfasından oluşan Şam Evrakı Koleksiyonu'nun içinde dikkat çekenler arasında, ceylan derisi üzerinde kûfi hatla yazılmış yapraklar sıralanıyor. Bu yapraklar arasında, ahşap iskelet üzerine deri geçirilerek yapılmış en erken cilt örnekleri de bulunuyor.

Şam Evrakları arasındaki Kur'an-ı Kerim yaprakları sanatsal özelliklerinin yanı sıra, bilinen, üzerinde tarihli bir vakıf kaydı bulunan en erken örnekler olması nedeniyle de büyük ehemmiyet taşıyor.
Bu örneklerdeki tarih, Hicri 262, Miladi 875-876 yıllarını gösteriyor. Evraklar üzerinde araştırmalar, 1964 yılından bu yana ağırlıklı olarak yabancı araştırmacılar tarafından yürütüldü. Bu sergi ile birlikte ilk defa çeşitli sergi ve yayınlarda yer alan birkaç yaprak dışında, yaklaşık 50 eser, koleksiyonun ünik parçaları olarak gün yüzüne çıkarılmış olacak.

Bu sayede, yabancı yayınlar aracılığıyla bilim dünyasına tanıtılan Kur'an-ı Kerim sayfaları ilk defa bu sergi ile Türkiye'de sanatseverlerle buluşacak. Sergide ayrıca Emevî ve Abbasî dönemindee tarihlenen kutu ciltler, parşömen üzerine yazılmış rulo Kur'an-ı Kerim örnekleri ve Kur'an sayfaları da yer alıyor.

HAT VE SUFİ SANATLARIN EN İYİ ÖRNEKLERİ SERGİLENİYOR

Türk İslam Eserleri Müzesi'nde Kur'an cüzleri ile birlikte yaklaşık 1500 adet eser bulunuyor.

Bunlar, camiler, türbeler ve kütüphanelere vakfedilen eserlerden oluşuyor. Bu eserler arasında Hz. Osman ve Hz. Ali'ye atfedilen ‘Mushaf'ların da bulunduğunu belirten Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürü Seracettin Şahin, koleksiyonun hat, tezhip ve cilt sanatını tarihsel süreci içinde izlemeye olanak sağladığını vurguladı.

SULTANLARIN KURANLARI SERGİDE

Sergilenecek olan Kur'an-ı Kerimler, aynı zamanda üzerindeki kayıtlar ve mühürler açısından da belge niteliği taşıyor. İlhanlı Sultanı Olcayto, Memlük Sultanı Kayıtbay gibi sultanların hazinesi için hazırlanan cüzler ve Kur'an-ı Kerim'ler, dönemin sultanlarının kitap sanatlarına düşkünlüğünü göstermesinin yanı sıra, Kur'an-ı Kerimlerin sanat kalitesi, Kur'an'a verilen önemin de göstergesi sayılabilir.

Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan I. Ahmed gibi Osmanlı sultanlarının, inşa ettirdikleri camilere vakfetmek için hazırlattıkları Kur'anlar, özellikle Rüstempaşa, Pertevniyal Valide Sultan, I. Mahmud, Sultan Abdülmecid gibi sultanların okunmak üzere cami ve türbelere vakfettikleri Kur'anların yüksek sanat özellikleri, Osmanlı döneminde de Kur'an-ı Kerim'e verilen önemin güzel örneklerini yansıtıyor.
KOLEKSİYONERLER İÇİN ÖZEL KATALOGLAR HAZIRLANDI

Kur'an Sergisi için hazırlanan katalog da serginin ebedileştirilmesi anlamında bir ilk olacak. Bugüne kadar münferit olarak yayınlanan, bazıları ise hiç yayınlanmayan Kur'anlar ilk kez toplu olarak bu katalogda yer alacak.

Pek çok kişi için başvuru kitabı niteliği taşıyacak katalogda ayrıca, Kur'an'ın indirilmesi ve toplanması, Kur'an ve Hz. Muhammed (S.A.V.), hat sanatı ve hattatlar, tezhip ve cilt sanatı ile ilgili makaleler de yer alacak.

Ilgilenenlere duyururlur arkadaslar...Bence herkesin gormesi gereken eserler... Gecmis tarihimize gun gun sahit olmus, bu essiz ve degerli eserleri gormek icin mutlaka zaman ayirmak gerektigini dusunuyorum..
Sevgilerimle

Ruh Ve Nefs Farklidir !  

Posted by Tespih Taneleri... in


Batili bazi psikolaglar, nefisle ruhu birbirine karistirmak gibi affedilmez bir hataya dusuyorlar. Pek tabii, bizdeki taklitcilerde ayni hatayi tekrar ediyorlar. Sonuc nefsin isteklerini sanki ruhun arzulariymis gibi kabul etmek ve psikolojik sistemleri bu yalnis kabule dayandirmak oluyor. Iste tavsiyeleri :
''Hic bir arzunuzu bastirmayin , icinize atmayin, bir an once tatmin edin.'' Bu fikirleri kabul de goruyor. Gunahlar, ilmi kisvelere burunerek mesrulastiriliyor. Boylece azgin ihtiraslarina sinir koymayan ''bilimsel sapiklar'' ve ''aydin zalimler'' cogaliyor. Zayiflar eziliyor, masumlar lekeleniyor...

Halbuki ruh ayri, nefis ayri mahluklardir. Ikisi ayni kiside bulunmakla birlikte, mizaclari taban tabana zittir. Birinin zevk aldigindan, digeri tiksinir. Nefis, kotuluklere meftundur. Lugatinde ''doymak'' kelimesine yer yoktur. Hep daha fazlasini ister. Simariktir, isyankardir, yuzsuzdur. Aldikca daha cok kuvvetlenir.
Nihayet oyle bir raddeye gelir ki, insana ''Hayatin gayesi zevktir,'' hukmunu verdirir. Mesuliyetten kacar. Kaideler, yasaklar ve kanunlar, onun en sevmedigi kavramlardir. Dini ve ahlaki da bunun icin sevmez. Cunku bunlar insana basibos olmadigini, ibadet icin, Allahu Teala'yi tanimak icin yaratildigini hatirlatir.

Ruhun da kendine has gidalari vardir. O ilimle olgunlasir, ibadetle tenefus eder ve tefekkurle yucelere erer. Yaratiklardakiharika sanatlari gorerek  Rabb'ni dusunmek, muhatap oldugu nimetler icin minnet duyarak sukretmek, en muhim gayesidir. Bu yolla, gecmisin elemlerinden ve gelecegin endiselerinden kurtulur. Teslimiyet  ve tevekkulle huzura kavusur.
Organlar yaptiklari ise gore kiymet alirlar. Sadece maddi zevkler icin kullanilan kabiliyetler, degerlerini kaybederler. Ruh bu gercegin farkindadir. Aklini ve diger manevi cihazlarini midesine ve cinsi isteklerine hizmet ettirenlerin mutlu olmalari kabil midir?
Efendilerin usaklara kole oldugu yerde, saadetten bahsedilir mi?

Omer Sevingul

Bu cok onemli ve uzerinde durulmasi gereken bir mesele oldugu kanaatindeyim. Insanlar ilimle mesgul olmadiklari gibi, bildikleri kulaktan dolma seyler...Olmaz arkadaslar...Okumak, dusunmek lazim bu kadarini an azindan bilmek lazim...Bir mu'min'in ayetle hadisi, ruh ve nefsi, harami ve helali birbirinden ayirt etmesi gerekmez mi? Kur'an-i Kerim'de buyuruyor Allah Teala :

''Ben size akil verdim dusunmez misiniz?''

Bu bir yana ilk inen ayeti hatirlayin...''OKU''...ilim ogrenmek her muslumanin uzerine farzdir, elinizden geldigi kadar, en azindan gunde bes sayfa kimsenin fazla zamanini almaz...Boylece cahil insanlarin uydurma bilgilerine inanmaktan kendinizi bir nebze olsun korumus olacaksiniz. Bazi insanlarin bu konuda ki dusuncelerini duyunca cok sasirdim ve bu yaziyi yayinlamk istedim...Hala ruh ve nefsin ayni oldugunu dusunenler var. Benim ruh ile alakali bir yazim daha var, ilgilenenler Hazine-i ilim etiketinde Ruhun Hammaddesini baslikli yazimi okuyabilirler...Sevgilerimle

Haydi Otobuslere !  

Posted by Tespih Taneleri... in




Sinemada gormustum. Amerika'dan gelmis bir turist kafilesi Louvre Muzesini geziyordu. Tablolarin onunden kosar adimlar hainde geciyorlar ve guya onlari, bir ruya gibi sisli ve muphem bir sekilde goruyorlardi.
Sozde onlardaki sanat sirlarini kesfediyorlar ve sanki onlardan bir sey gorup anliyorlardi. Bu turist kafilesi, o ziyareti belki bes dakikada bitirdi; otobuslere binip oradan ayrildilar.
Eh, artik Louvre'u gormus sayilirlar ve Amerika'da  bol bol ovunebilirlerdi.
Halbuki bir tablonun onunde saatlerce oturup incelemek bile belki kafi degildi. Her zerresi mucize olan bu kainati, bende o turistler gibi gaflet icinde gezdim.
Ne gordum, ne anladim. Az sonra rehberimiz boruyu otturecek :
''Haydi otobuslere!''

Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan'in bu hatirasi okurken aci aci gulumsetti beni... Bakiyorsunuz ki bazi ressamlarin tablolari milyar dolarlara satilabiliyor. Birakin satin almayi gidip sergiyi gezmek bile bayagi yuklu bir mebla gerektiriyor. Halbuki her tarafimiz muthis tablolarla dolu Rahman'nin nazariyla bakinca...Mesela manzarali bir yere gidince daha iyi farkedersiniz bu guzellikleri ya da en sevdiginiz insana bakin, bu gercekten hayret vericidir. Benzeri belki tuvale dokulebilir ama aynisi asla olmaz...
Ben tablolari cok severim, her gordugum cercevecinin onunde dakikalarca oyalanirim.:) Gecenlerde bir tane gordum, Mihrabat Korusundan Istanbul Bogazinin kus bakisi gorundugu bir tablo vardi ki icim gitti. Birde Kucuksu deresinin yuzyillar evvelki gorunumu yagli boya ile resmedilmis bir tablo daha, harikaydi...Ancak cok pahali oldugundan yanasamadim bile.:)) Tabi ki bunlarin degeri parayla olculmez ne kadar olsa el emegidir...Bir gun alacagim insallah... Neyse bu bir yana asil mesele su :
Malesef bir gercekle yuzyuzeyiz ki, Yaradan'in onumuze serdigi bu kadar gercek, gozle gorulur, elle tutulur icinde bire bir yasadigimiz bu essiz, benzersiz tablolardan bi haber geldik, bi haber gidiyoruz. Artik bizim de otobusumuz duraga yanasmadan gozumuzden hayal perdelerini kaldirip, Rahman'in nazariyla kainata bakmamiz gerekmez mi?
 O'nun buyuklugu ve yuceligi karsisinda her zaman acziyetimizin farkinda olup, dilimizde her daim zikir ile kalbimizde bir fiil tefekkurle mesgul olmalidir ki, bu mucize tablolari kalp gozumuzle gorme serefine erebilelim. Bir kul ki devamli bu hal uzere olsa, zira herseyini Mevla halledecektir...Al-i imran suresinde buyurdugu gibi :
''Ben sevdigim kulumun tutan eli, goren gozu, yuruyen ayagi olurum...''
Rabb'im bu said kullarindan eylesin cumlemizi insallah...Sevgilerimle

Ramazan Bayraminiz Mubarek Olsun Dostlar !..  

Posted by Tespih Taneleri... in



Sevgili Dostlar ;
Huzunluyum aslinda ancak,
Bayramlar o kadar büyülüdür ki, gelişi bütün bir yıl beklenir ve gidişindeki keder de ancak böyle bir ikinci geliş ümidiyle hafifler; tasa iken sevinç olur, hüzün iken beklenen bir neşeye dönüşür. Ramazan Bayramınızın da böyle bir neşeyle gelmesi ve tüm ailenizi sevince boğup evinize bereket getirmesi dileğimle...

Bayraminiz Mubarek OLSUN, Butun Hayirli Dualariniz Kabul OLSUN !..

Bu Gece Sehirde Tevekkul Var!  

Posted by Tespih Taneleri... in


Bu gece sehirde bir tevekkul var!
Duraklar hu ceker, yollar sallanir...
Mechul bir tarafa butun yolcular;
Trenler hu ceker, kollar sallanir...

Ne serden haber var, artik ne yardan!
Goz gozu gormuyor, topraktan kardan...
Telgraf telgraf ayriliklardan;
Direkler hu ceker, teller sallanir...

Nedir topraktaki  bu inis kalkis?
Bir tarafa ecel, bir tarafta kis!
Butun bahcelerde ayin baslamis;
Agaclar hu ceker, dallar sallanir...

Bu nasil ibadet kimin cagrisi?
Butun bakislarda safran sarisi!
Evler secde etmis, gece yarisi;
Odalar hu ceker, holler sallanir...

Bu gece sehirde tevekkul var!
Can alis-veriste, her taraf pazar...
Ayaklar altinda sabaha kadar,
Kubbeler hu ceker, kullar sallanir...

Bekir Sitki Erdogan

Mubarek Kadir gecesi gecti zira bu geceyide bos gecirmeyin...Son tekli gecedir...Gaybi bilen yalniz Allahu Teala'dir. Kesin olmayan hersey mechuldur... Musluman akilli kisidir... Uyanik olmak lazimdir...
Ac olan ruhlar doymali bu gecelerde...
Yurekler serbetlenmeli salavati serifelerle...
Baslar taclanmali Kur'an'i Kerimle...
Eller hep yukarda olmali bu gecelerde
Boyun bukuk, aciz durmali Hakk'in huzurunda...
Devamli secdede olmali bu gecelerde...
Mu'min kardesleri unutmamali, boyle aziz gecelerde...
Tevekkulle umitli olmak lazim bu gecelerde...

Sevgiler

Allahu Teala'nin Kadir Gecesinde Bize Olan Lutfu!  

Posted by Tespih Taneleri... in

                              


                                           Hilal-i sahi Sultan-i sah eyledim omrume


                                           Sultani sahi ask ile civiledim gonlume


                                           Derdi, kederi,gami terkeyledim felege


                                           Nur-u ferahlik buldum ahvalime Ask-i Hilal ile...

Yanan ay sönen gün benim

Çöken aksam gelen geceyim ben...

Garibim Ya Rabb! Caresizim, bir garib kulum iste... Yorgun bir kalbim var, urkek ama yalniz...
Garib ama huzunlu... Sessiz durur bilirsin, zira bazen oyle bir cosar ki nasil sakinlestirecegimi bilemem...
Goruyorsun ya Ya Rabb! Ben cok yoruldum, artik bas edemiyorum onunla... Sana biraktim... Sen ki kalbleri evirip cevirirsin ya, benimkini Sana emanet ediyorum Mevlam, dinim uzere sabit kil ne olur...
Bu garib kalbim Senindir Ya Rabb!

Baskasina verme...

Bana Mubarek Kadir gecesinde oyle guzel bir hediye gonderdin ki, oyle mahcubum ki Sana karsi...Nasil hamdedecegimi bilemiyorum... Hic ummadigim an da, hic ummadigim yerde nasil da canim Efendimin (sav) mubarek Sakal-i Serifini gormeyi nasip ettin, yetmedi elime alipta yuzume, gozume surmeyi de nasip ettin...
Heyecandan kalbim bir an duracak sandim... Bogazim dugumlendi... Gozlerimden sel gibi akan yaslara hakim olamadim ... Hep aklima hocamin dedigi sozler geldi... Kendinden bir parca olan yerde muhakkak hazir bulunur Efendimiz(sav) demisti. O simdi burda miydi acaba? Yanimda miydi? Nerde, sakalinin yaninda mi duruyordu? Titreye titreye, gozlerim O'nu aradi hep...
 Mahcuptum aslinda, utaniyordum, ona layik miydim ki? Bu dusuncelerle bogusup dururken, dayanamayip elime aldigimda artik heyecandan hic bir sey dusunemez, hissedemez olmustum...Sadece devamli salavat cektigimi hatirliyorum ki hic degilse benim selamimi yanimdayken alsin diye...
Komsumuzda gordukten sonra, yukari eve ciktigimda bir sok daha yasadim...Kaldirip goturmuslerdi...Bizim eve ne zaman gelmislerdi?...Gozlerime inanamadim...
Herkes etrafinda, salavatlarin sesi goge yukseliyordu...Heyecan iyice doruktaydi artik. Cunku Gonuller Sultani, Canlar Cani, Habibin su an burdaydi...Evimizde...Ayakta duracak halim kalmamisti Ya Rabb! Gordun...
Hic hesapta yokken nasip ettin Mevlam...Icime dogmus gibi sabahtan aksama kadar sadece salavatla mesgul oldum, dilimden hic dusurmedim...Nasip edecekmissin meger...

Bizleri boyle nasiplendirdigin icin Sana hamdolsun... Bu guzel ve mubarek hediye icin  yarattigin butun zerreler adedince hamdolsun... Hz. Muhammed (sav)'in, peygamberimin bir parcasini bu kadar yakindan bir daha gormeyi ve yine yuzume gozume surmeyi  bir daha nasip et insallah...
Allah'im zatinin celaline ve saltanatinin buyuklugune yakisir sekilde sana sonsuz hamd ve sena olsun...
Tesekkur ederim Allah'im...

Kadir Gecesine Ozel Sirlar...  

Posted by Tespih Taneleri... in



Kadir gecesi namazi hakkinda Ibni Abbas (ra) 'dan Rasulullah (sav) 'in soyle buyurdugu rivayet olunmustur :

''Her kim Kadir gecesinde iki rekat kilar da her bir rekatinda bir Fatiha, yedi kere de ihlas suresini okursa, selam verdiginde ise, yetmis kere :
'Estagfirullah ve etubu ileyh'  derse, Allahu Te'ala kendisini ve anne babasini affetmedikce yerinden kalkmaz.
Allahu Te'ala cennete melekler gonderir de onlar onun icin agaclar dikerler, koskler yaparlar ve irmaklar akitirlar. Kendisi de bunlarin tumunu gormedikce dunyadan cikmaz.''

Salihler son on gecenin her birinde, Kadir Gecesinin kiyamina niyet ederek iki rekat kilarlardi.
Ebu'l-Leys (Rahimehullah) 'in beyanina  gore :

''Kadir Gecesi namazinin en azi iki rekat, ortasi yuz rekat, en cogu ise bin rekattir. Her bir rekatta kiraatin ortasi, Fatiha'dan sonra bir inna Enzelna, uc kere de ihlas suresi okumaktir. Her iki rekatta bir selam verilir, selamin ardindan da Rasulullah (sav) 'e salavat okunur.''



Rabb'ul alemiyn Kadir gecenizi mubarek etsin insallah arkadaslar, bu geceye ait bir risalede rastladim bu namaza ve hemen size de duyurayim istedim. Her yerde bulamazsiniz, arapca bir hadis kitabindan nakledildi, bu yuzden, su an icin aramizda ki bir sirdir...:) Lutfen vesile olun da herkes bu sirra vakif olsun... Cunku geceler cok kisa, uyku hali falan filan derken bir bakmisiz ki, gece bitmis degerlendiremeden Allah muhafaza...Bu namazlar kolay ve mukafati boldur, bu kadarini sanirim herkes yapabilir...Bu ay da hatta bu gece de Allah'in rahmetinden nasiplenmeyen, butun bir yil  hic bir sey beklemesin diye dinlemistim sohbette...Nasiplenenlerden olmak umidi ile dualar da bulusalim. Aciklanmis bir sir daha :

 Allah'in yarattigi binlerce cesit melekler gruplar halinde yeryuzune inip mu'minleri selamlayacak...Namazla mesgul olanlara bizzat Allahu Teala(cc) selam verecek...Kur'an-i Kerim'le mesgul olanlara Cebrail (as) yanina kadar gelip selam verecek...Zikirle ibadet edenleri de zikir melekleri mutlaka evlerine kadar gelip selamlayacak buyuruyor Allah Rasul (sav)'u...

Zira ayetle de sabittir ki bu mubarek gecede melekler saf saf gruplar halinde yeryuzune inecek...Hatta bizim icin Allah'a dua ve istigfar edecekler...Mutlaka abdestli ve ibadet hali uzere karsilayalim...
Allahu Teala melekleri bizlere karsi merhametli yaratti...Bir gece arkadaslar sadece bir gece, sadece bir kac saat uyanik olalim...Boyle sevaplarla dolu, bereketli bir geceyi, degerlendirmeden gecirirsek nefsimize gercekten cok yazik etmis oluruz...Bu fakiri de duanizda unutmazsaniz cok sevinirim...
Allahu Teala bu mubarek gece hurmetine butun hayirli dualarinizi kabul etsin...amin

Bir Aydan Kisa Bir Zaman Da Yazarak Bir Hatim Bitiyor!  

Posted by Tespih Taneleri... in



30 cüzü 30 hattat yazıyor.

Dünyanın dört bir yanında hattatlar, Ramazan ayında Kur'an-ı Kerim'i birlikte yazıyor. Kadir Gecesi'nde tamamlanacak olan Kur'an-ı Kerim'in her cüzünü farklı bir hattat çalışıyor. Hattatların Kur'an hatmi olarak değerlendirdikleri 'Kur'an-ı Kerim Yazımı Ramazan Buluşması'nı Birleşik Arap Emirlikleri Kültür Bakanlığı organize ediyor. Kadir Gecesi'nde Dubai'de düzenlenecek bu projeye Türkiye'den dört hattat katılıyor. Ramazan ayının ilk gününden itibaren dünyanın farklı yerlerinde yaşayan hattatlar heyecanlı bir çalışma içerisindeler. Türkiye'den Mümtaz Seçkin Durdu, Ferhat Kurlu, Davut Bektaş ve Aydın Kızılyar da bu heyecanı paylaşan hattatlardan. Ramazan ayının ilk günlerinden itibaren başlayan Kur'an-ı Kerim yazma çalışmaları Kadir Gecesi'nde Dubai'de tamamlanacak. 'Resmi Osmani' usulü ve nesih hattıyla yazılan Kur'an-ı Kerim için Türkiye'de özel olarak hazırlanan aherli kâğıtlar kullanılıyor. Her bir cüzün 17 sayfasını kendi ülkesinde yazan hattatlar son üç sayfayı hep beraber Dubai'de yazarak hattatların Kur'an hatmini yapmış olacaklar. Türkiye'den Hattat Mehmet Özçay'ın da aralarında bulunduğu uluslararası jüri, en iyi hattatları belirlemede sayfa dizaynı, harf şekilleri, istiflenen yazıların dağılımına dikkat edecek. Katılımcılar arasından en güzel nesih yazan üç hattata da ayrıca ödül verilecek.Hattatlar Kur'an-ı Kerim'i ibadet neşvesi ile yazdıklarını aktardı.
 Asagidaki de benim cok sevdigim bir hadis-i seriftir, sizinle paylasmak istedim... Bu cok guzel bir firsat hattatlar icin gercekten...  Kur'an-i Kerim'i kendinin yazmasi, asr-i saadet doneminde ki gibi, bayagi heyecan vericidir mutlaka...Kalp ve kalemin makes bulmasi...Yine cok ozendim, yine cok isterdim onlardan biri olmayi... Simdi merak ettigim su :
Acaba bu yazilan Kur'an-i Kerim ne olacak?


Eserin İçeriği: Hadis-i Şerif


Manası: "Kul, mü'min kardeşinin ihtiyacını giderdiği sürece, Allah da kulun ihtiyacını giderir.


Okunuşu: "Lâ yezâlullahi fî hâceti'l abdi, mâ dâme fî hâceti ahiyhi."


Hattat: Hasan Çelebi


Hat Yazı Stili: İstifli Sülüs


















Vav gibi bir durusla Elif olmak...  

Posted by Tespih Taneleri... in


İnsan iki büklüm yaşar, oysa en doğru olduğu gün ölmüştür.
Kulluğun manası vavdadır, elif uluhiyetin ve ehadiyetin simgesidir.

O yüzden Lafz-ı ilahi elifle başlar.
Elif kainatın anahtarıdır, vav kainattır.

Rabbi vav gibi mütevazı olsun ister kulları.
Musa dal olmuştur ama Firavunun gözü Elifte kalmıştır.
İbrahim ateşte vavdır, Nemrut bizzat ateşe odun.
Yunus, vav olup balığın karnında anca kurtarmıştır kendini.
İnsan iki büklüm olunca rahat eder ana karnında.


Boylu boyunca uzansa da kim rahattır mezarında?
Vavın elifle münasebeti ne kadar iyiyse, kainatın dengeside o kadar düzgündür.
Kim kimi hatırlarsa evvel o ona koşar.
Kainatta tüm cisimler boşlukta dönerken insan belki o yüzden boşlukta kalmamış, Rabbi onu imanla doldurmuştur.
Evvelde eliftir, bir ilahi nefesle ahirde vav olur kainat.
Manayı bilmeyenler vav diyemez vay der.
Buna anlamca vaveyla denir.
Yani vav olamadıkları için feryad edenlerin halidir.
Elif bir ağaç ve insan onun dalıdır.
Azrail budadıkça nefesleri daha gür çıkar sesleri.
Herbiri Dal olur ve o ağaçtan beslenir.
Vav olur o ağacın gölgesine sığınır.

Ve Allah insana seslenir, peygamber eliyle ulaşan mesajı hem dal hem vav ol der insana.
“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridir.
İyiliği emrederler; kötülüğe engel olurlar.
Namaz kılarlar, zekat verirler.
Allah’a ve Resulüne itaat ederler.
 İşte bunlara Allah rahmet edecektir.
Allah şüphesiz güçlüdür, hakimdir.”

Başkasının önünde eğilmek ne zordur. Birilerinin emri altına girmek ne ağırdır.
Krallara boyun eğmemiş insan görmediği bir varlığa mı itaat edecektir?
İnsan kendinin bile farkında değildir iki lam birbirine sarılıp kainatı ayakta tutan sütunlar gibi durmuştur elifin ardında, kainatın gezegenleri yuvarlanıp son harf misali peşinden giderken, insan yolculukta geri kalmanın acısını ne zaman anlayacaktır.
Zordadır sığınacak yeri yoktur.
Evrene ve seslere kulak verenler duyar yeniden o kutlu çağrıyı;

“Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Rablerine kavuşacak ve O’na döneceklerini umanlar ve Allah’a gerçek bir saygı gösterenlerden başkasına namaz elbette ağır gelir”







Sonra çağırır insanı, belki cennet kokusunu duyurmak içindir bu davet, belki kendi yanına çağırıyordur.
İşte o ayet: “Secde et, yaklaş!”
Eğil ve ben senin başını göklere erdireyim, yıldızları ayağına sereyim, sana gezmekle bitiremeyeceğin cennetler, sayamayacağın nimetler vereyim demektir bu.

Secde et,
vav ol,
vay dememek için la şey olan insan herşey demek olan Rabbinin önünde…

Muhabbetle... Hayirli Cuma'lar...Vav gibi bir durusla, elif gibi huzurda bulusalim insallah...

Hakan Türkyılmaz

Ah Nerede O Eski Ramazanlar  

Posted by Tespih Taneleri... in


Eski Ramazan'larla alakali bir yazi coktandir yazmak istiyordum, kismet bugunmus...Ilayda Yelken kardesimin ricasi uzere kucuk capta yaptigim bir arastirma ile buldum bu yaziyi... Sagdan soldan biraz kirptim mecburen yoksa cok uzun olacakti...:)) Ancak keyifli bir arastirma oldu benim icin, cunku zaten eskiyi, eskiye ait hatiralari, espirileri, her seyi daha cok seviyorum simdiki zamandan... O zaman hersey sanki, daha guzeldi, insanlar daha samimi idi, Allah aski ile gercekten yananlar vardi...:((
Neyse bakin bakalim eskiden Ramazan nasil gecerdi?
Sahsen okudukca daha cok ozendim, neseli neseli, ibadetten tad ala ala, hep cemaatle birlikte... Ruhun maneviyata doydugu, yureklerin serinledigi, ic huzurun had safhada oldugu, kiymeti bilinesi gunler... Meleklerin kanatlari altinda kilinan teravihler ve goge acilan yaprak misali eller...Ayni zamanda mehtap sefasinda tefekkur...


Ramazan günlerinde birbirlerine rastlayanların, birbirlerine sordukları soru aynıydı.

- Ramazanla nasılsın?


Bu soruya çeşit çeşit cevap verilirdi. Kimisi günlük olayları anlatırdı. Mesela fessiz sokağa çıkmış da gülenleri görünce aklı başına gelmiş, gerisin geriye, eve dönmüş. Namaza durmuş da bitirdikten sonra abdestsiz olduğunu hatırlamış. Yahut camide mukabele dinlerken uyumuş da lastiklerini çalmışlar.:))  Kimisi, mütevekkil bir tavırla "İki gözüm Rabbim derdi, sabrını veriyor, zaten duyulmaz ki, bir gelir, bir gider mübarek!" Bu cevap, çok defa yaz ramazanlarına, uzun günlere ait bir cevaptı.

Ramazanın on beşinden sonra iftar başlardı. Öyle konaklar vardı ki kapıları, ardına kadar açılırdı. Her giren, kendine layık gördüğü sofraya otururdu. Yemekten sonra da diş kirası denen, az çok bir para ile çıkılırdı bu konaklardan.


İftar deyip geçmeyin; o iftar sofrasında, hem de iftariye olarak neler yoktu? İnsan onlarla doyardı da yemekler artınca şaşmaz hükmünü verirdi:


- Mübarek, bereket ayı vesselam.


İftariyeden sonra çorba, et, sebze, börek, sütlaç, yahut muhallebi, iki tatlının arasını ayırmak için araya giren pilav, derken baklava, yahut bir hamur tatlısı, yahut da kaymaklı güllaç. Bu verdiğim liste, her konakta, her konak yavrusu evdeki liste. Öylesine iftarlar olurdu ki yemeklerin ardı arkası bir türlü kesilmezdi. İnsan, Hocanın dediği gibi Yarabbi derdi, ya midemi geniştir, ya Nail'imi yetiştir. :))  Sanki on bir ayın bir sultanı, on bir aylık yiyeceği, tatlısıyla, tuzlusuyla, etlisiyle, sütlüsüyle, çeşit çeşit, bir araya getirir de bir bir, fakat birden sunardı insana.


İftardan sonra sade kahveler, derken teravih. Teravihi hatimle kıldıran imamlar vardı. Cemaat birinci secdeden kalkmadan ikinci rekatı bitiren imamlar vardı.:))  Bahariye Mevlevihanesinin imamı (Hafız Zındık da derlerdi), Karagöz'e gideceği geceler otuz üç rekat namazı on beş dakikaya sığdırıverirdi. Büyük konaklara imamlar tutulur, teravih, konağın salonunda kılınırdı. Bu da ramazanın bir başka şerefiydi.




Teravihten çıkıldıktan sonra herkese, meşrebince bir seyran vardı. Kimisi mahya seyrederdi. Gerçekten de bu, zevkine doyum olmaz bir seyirdi.
 Usta mahyacılar, ramazanın on beş gecesi, iki minarenin arasını kandillerden yazılarla bezerlerdi. İlk günlerde "Merhaba", "Hoş geldin", derken ayetler, hadisler. On beşinden sonra resim başlardı. Gül, karanfil lale... Yirmi yedinci gece ve bazı camilerde bayram gecesi, minareye kaftan giydirilirdi.
                                                                                                                      Osmanli Macunu


 Yani külahından şerefesine kadar dizi dizi kandilden duvağa bürünürdü minare. Mahya seyretmeyenler, yahut seyrine doyanlar. Karagöz'e, orta oyununa, meddaha, o zaman modern sayılan kuklaya giderlerdi. Bu alemler sahura kadar sürer, sahur vakti evlere gidilir, hazır sofraya oturulurdu...


Seyr-i Mehtap

Ramazanın on beşine kadar yokuş, on beşinden sonra iniş denirdi. İftar vermeler, iftara gidişler, bu gece ne yapalım, sahura ne hazırlayalım gibi kaygılar, yirmi bir, yirmi yedi. Derken hatim.

                                                                    Hirka-i Serif

Bu arada Eyüp Sultanda iftar, herhangi bir dergaha gidiş, yahut Hırka-i Saadet ziyareti. Nihayet arife gelir çatardı. Mahyacı, o gece ya "El-firak" yazardı, ya "El-veda" yahut da bir top arabası resmi yapardı, namludan çıkmış mermiyi de kırmızı kandille gösterirdi, ay da biterdi. :((

Abdülbaki Gölpınarlı


Her bitis ayri bir huzundur ya hu!
Ne guzelmis degil mi?
Ne guzel dolu dolu gecermis boyle...

Çin'li Bir İş Adamının Kıskandıran Vefatı  

Posted by Tespih Taneleri... in


Merhaba arkadaslar, gecenlerde bir arakadasla sohbet ederken cok sasirtici, yasanmis bir olay anlatti. Bende her zamanki gibi ilk is olarak hamdettikten sonra sizinle paylasmak istedim. Sizlerde okuyunca eminim hamdedeceksiniz...

Kapali Carsi da calisan bir esnafin basindan gecmis gecen gunlerde...Cinli bir is adami, gelip kendisinden alisveris yaparken ayni zaman da sorular sormaya baslamis...
''Ben sizin dininizi cok merak ediyorum, hatta Turkiye'ye gelmemin bir sebebi de budur. Rica  etsem bana biraz bahseder misiniz?'' demis.
Esnafta bir yere oturmak icin, davet etmis, elinden geldigi kadar anlatmis ve sorularina cevap vermeye calismis. Peki demis Cin'li is adami :
''Ben bu dini cok sevdim Musluman olmak istiyorum ne yapmam lazim?''
Hemen sehadet getirmis Hamdolsun, bundan sonrasi cok ilginc iste...
 En sonun da demis ki Cin'li is adami :
''Peki sizin dininizde icki haram mi?''
'' Evet '' demis esnaf, hemen o dakika da bir yere telefon etmis, Cin'ce bir seyler konusup kapatmis :
''Benim icki fabrikam vardi  da Cin'de, simdi onu sattim, sizin dininizde kapanmak diye bir sey de var sanirim degil mi? '' demis.
 Esnaf  ''evet'' deyip, konuyla ilgili ayet ve hadisleri anlatmis, sonra tekrar bir yere telefon acip Cin'ce bir seyler soyleyip tekrar kapatmis. Ve yine demis ki :
''Benim Cin'de bir modaevim vardi ve islamiyete uygunsuz modeller dikilip satiliyor, onu sattim'' demis.

Din adina bu kadar atilim yapan bir insana dinin diregi namazdan bahsetmeden olur mu? diye dusunmus esnaf ve namazi da anlatmis. Bir gun abdest almislar, yine beraber camide cemaatle namaza durmuslar, Cin'li adam secdeye gitmis ve bir daha kalkamamis. Herkes bir an da ne oldugunu anlamaya calisirken, meger Cin'li is adami secde de Hakk'in Rahmetine coktan kavusmus... 


Bu ne saadettir boyle Ya Rabb! Duyunca gozlerim doldu, icim urperdi, yuregim sizladi...Secdede olmek, namaz da Azrail (as)'in yanina gelmesi ne guzeldir kim bilir... O gitti nasipli imis, secdede gitti, namazda gitti, bakalim bize nasil bir olum nasip olacak... Allah Teala (cc) yuceler yucesi kime, ne zaman, ne sekilde hidayet verecegi belli olmuyor iste...

Ya Rabb! Hic bir seyi, hic kimseyi degil ama sehadetle gidenleri cok kiskaniyorum...Sen benim icimi biliyorsun ki, neyi saklayayim? Korkuyorum cok korkuyorum... Senin Rahmet kanatlarinin altina sigindim, bir kus gibi carpan yuregimin cirpinisindan, nefesim daralirken, duyuyorsun icimde kopan firtinalarin sesini... İliklerime kadar Sana tum benligimle yalvariyorum Ya Rabb! Bizede sehadet nasip et ki huzurunda bir nebze olsun basimiz dik dursun...

Amin

Related Posts with Thumbnails
Site'de Kaç Kişiyiz