Tevekkül, imanın hakikatini düzeltmenin sonucudur. Çünkü yüce Allah: “Eğer müminler iseniz Allah’a tevekkül ediniz.” (Maide, 23) buyurmaktadır. Demek ki tevekkül, ancak imanı düzelttikten sonra doğru olur.
Tevekkül, kalbin Allah’ın verdiği garantiye güvenmesidir. Tevekkül, varlıkta ve yoklukta halin bir olmasıdır.
Tevekkül bir tatmin halidir ki sahibini yaratılmışlara meyletmekten men eder.
Doğru tevekkül yokluk zamanında huzurlu, varlık zamanında rahatsız olmaktır.
Tevekkül bir sırdır. Bunun zahiri, kendisini görenlerin huzur içinde olmaları, içlerinin kendisiyle meşgul olmamasıdır.
Tevekkül yüce Allah’a güvenmektir, O’nun vaadini doğrulamaktır.
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde buyurmuştur: “Kim Allah’a tevekkül ederse O, ona yeter.” Yani Allah onu mahlukata muhtaç olmaktan kurtarır. Ve yüce Allah buyurmuştur: “İnananlar Allah’a tevekkül etsinler.” (İbrahim, 11)
Ve yine Allah, Rasulü’ne: “Azmedince Allah’a tevekkül et.” demiştir (Âl-i İmran, 159).
Ömer ibn Hattâb r.a. Allah Rasulü s.a.v.’in şöyle dediğini nakletmiştir:
“Eğer gereği gibi Allah’a dayansanız, Allah kuşları beslediği gibi sizi de besler (Baksanıza kuşlar sabahleyin) aç gider, tok dönerler.” (İbn Mâce, zühd, 14; Tirmizî, zühd, 33; İbn Hanbel, I/ 30, 52)
Yine Peygamber s.a.v.’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
– Kim bana şu iyi şeyi yapacağını garanti eder ki ben de ona cenneti garanti edeyim?
Sevbân r.a.:
– Ben ederim ya Rasulallah, dedi. Allah Rasulü s.a.v.:
– İnsanlardan bir şey isteme, dedi. Bundan dolayı Sevbân, binekteyken kamçısı elinden düşse dahi, kimseden onu alıp kendisine vermesini istemezdi.
Hasan-ı Basrî k.s. da şöyle demiş:
“Tevekkül ve kanaat edip haline razı olana, dünyalık şeyler istemeden gelir.”
Süfyan ibn Uyeyne şöyle demiş:
Ebu Hâzim’e soruldu:
– Ne malın var?
– Benim iki malım var, dedi, biri Allah’a güvenmek, diğeri de insanlardan bir şey beklememek.”
Bir konu ile ilgili bir kac gundur kafam cok karisikti. Dusunceler beni bitirmis artik yorgun dusmustum... Her zaman yazilarimda siklikla belirttigim tevekkul hic aklima gelmedi. Insanin boyle zamanlarda ilk aklina gelen o olmali halbuki ya da hayatima yeterince oturtmamisim bu durumu diye uzuldum. Dua ediyordum hep ama tam teslimiyyet lazim...Sabahleyin kitaplarimi karistirirken ilk karsima cikan bu yazi oldu...Hamdolsun... Simdi rahatladim...
''Ya Rabb! Ben bu isin icinden cikamadim, Sen muhakkak ki kullarin icin hep hayir istersin. Ben Sana tevekkul ediyorum ve Sana birakiyorum. Vekil ism-i serifin ile teccelli et, hayirlisi olsun insallah '' amin.
Tevekkül, kalbin Allah’ın verdiği garantiye güvenmesidir. Tevekkül, varlıkta ve yoklukta halin bir olmasıdır.
Tevekkül bir tatmin halidir ki sahibini yaratılmışlara meyletmekten men eder.
Doğru tevekkül yokluk zamanında huzurlu, varlık zamanında rahatsız olmaktır.
Tevekkül bir sırdır. Bunun zahiri, kendisini görenlerin huzur içinde olmaları, içlerinin kendisiyle meşgul olmamasıdır.
Tevekkül yüce Allah’a güvenmektir, O’nun vaadini doğrulamaktır.
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde buyurmuştur: “Kim Allah’a tevekkül ederse O, ona yeter.” Yani Allah onu mahlukata muhtaç olmaktan kurtarır. Ve yüce Allah buyurmuştur: “İnananlar Allah’a tevekkül etsinler.” (İbrahim, 11)
Ve yine Allah, Rasulü’ne: “Azmedince Allah’a tevekkül et.” demiştir (Âl-i İmran, 159).
Ömer ibn Hattâb r.a. Allah Rasulü s.a.v.’in şöyle dediğini nakletmiştir:
“Eğer gereği gibi Allah’a dayansanız, Allah kuşları beslediği gibi sizi de besler (Baksanıza kuşlar sabahleyin) aç gider, tok dönerler.” (İbn Mâce, zühd, 14; Tirmizî, zühd, 33; İbn Hanbel, I/ 30, 52)
Yine Peygamber s.a.v.’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
– Kim bana şu iyi şeyi yapacağını garanti eder ki ben de ona cenneti garanti edeyim?
Sevbân r.a.:
– Ben ederim ya Rasulallah, dedi. Allah Rasulü s.a.v.:
– İnsanlardan bir şey isteme, dedi. Bundan dolayı Sevbân, binekteyken kamçısı elinden düşse dahi, kimseden onu alıp kendisine vermesini istemezdi.
Hasan-ı Basrî k.s. da şöyle demiş:
“Tevekkül ve kanaat edip haline razı olana, dünyalık şeyler istemeden gelir.”
Süfyan ibn Uyeyne şöyle demiş:
Ebu Hâzim’e soruldu:
– Ne malın var?
– Benim iki malım var, dedi, biri Allah’a güvenmek, diğeri de insanlardan bir şey beklememek.”
Bir konu ile ilgili bir kac gundur kafam cok karisikti. Dusunceler beni bitirmis artik yorgun dusmustum... Her zaman yazilarimda siklikla belirttigim tevekkul hic aklima gelmedi. Insanin boyle zamanlarda ilk aklina gelen o olmali halbuki ya da hayatima yeterince oturtmamisim bu durumu diye uzuldum. Dua ediyordum hep ama tam teslimiyyet lazim...Sabahleyin kitaplarimi karistirirken ilk karsima cikan bu yazi oldu...Hamdolsun... Simdi rahatladim...
''Ya Rabb! Ben bu isin icinden cikamadim, Sen muhakkak ki kullarin icin hep hayir istersin. Ben Sana tevekkul ediyorum ve Sana birakiyorum. Vekil ism-i serifin ile teccelli et, hayirlisi olsun insallah '' amin.
This entry was posted
on Perşembe, Eylül 16, 2010
at 10:40
and is filed under
Hazine-i ilim
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.