İnsanları gücendirmemek, onların tepkilerini çekmemek, kınamalarından, eleştirilerinden, ayıplamalarından kaçmak adına, Allah Teâlâ’yı gücendirmeyi yeğlemek… Kınayanın kınamasından korkarak Allah’ın emirlerinden tavizler vermek…Allah Teâlâ’yı gücendirmek pahasına, moda tabirle bu anlamdaki “mahalle baskılarına” boyun eğenlerin dünya ahiret mutluluğunu bulmaları mümkün değildir. Bunun farkında olmasalar da mutsuzluklarının nedeni, Allah Teâlâ’nın hoşnutluğu yerine O’nun kullarının gözüne hoş görünmeye çalışmalarıdır.
“Mahalle baskısı” bugünün meselesi değil elbette. İnananların, her devirde maruz kaldıkları bir durum bu. Müminler, Allah’a kulluk etmeleri, O’nun emirlerini yerine getirmeleri nedeniyle, yaşadıkları toplumların içindeki kimi çevrelerin, yadırgamalarına, ayıplamalarına, dışlamalarına her devirde maruz kalmışlardır. Kimileri bu baskıya boyun eğmiş, tavizler vermiş, Allah’ın hoşnutluğu üzerine kurulmayan bir hayat tarzına razı olmuşlardır. Bu baskıya boyun eğmeyenler, kınayanın kınamasına aldırış etmeden, tercihlerini, Allah Teâlâ’yı hoşnut etmekten yana kullananlar ise gerçek mutluluğu yakalamışlardır.
Bakın Yüce Mevla, Kendisi yerine başkalarını memnun etmeye çalışırken tesis edilen hayatları neye benzetiyor ve o hayata razı olanları nasıl bir son ile uyarıyor:
“Binasını takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) ve O’nun rızasını kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş bir yarın kenarına kurup, onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah, zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez.” (Tevbe Suresi, 109)
Bu konuda bir de Allah Resulüne kulak verelim;
“Her kim insanların gücenmelerine - yani kızmalarına, eleştirilerine - mukabil Allah’ı razı etmeye çalışır ise Allah da onu insanların zahmetinden kurtarır. Ama her kim de Allah’ın kızmasına mukabil insanların rızasını ararsa, Allah da onu o insanlara havale eder. – yani git bu gün onlar sana yardımcı olsunlar.” der. (Tirmizi: 4.c. 2527.n)
Mahiyeti, boyutları, şekli, şemaili değişse de geçmişten bugüne değin sürüp giden, şu veya bu şekilde, O’nun emirlerini yerine getirme noktasında taviz vermeye zorlayan mahalle baskılarına karşı nasıl bir savunma geliştireceğiz?En zor şey cahile, kalpleri kararmış olanlara laf anlatmaktır. Bunun için kınayanın kınamasına karşı en etkili yol şemsiye açmaktır. Yani kimsenin ağzına fermuar çekmeyiz. Ama onları görmezden, duymazdan gelerek, onları çirkin söz ve isyanlarıyla baş başa bırakabiliriz. Çünkü sözün tükendiği yerde, cahillere, kalpleri kararmış olanlara verilecek en güzel cevap susmak ve görmezlikten gelmektir.
La-Tahzen/Üzülme
Nimetleri artmaya en lâyık kimseler, onlar için en çok şükredenlerdir. Sevilmeye en lâyık olanlar ise fedakârlıkta en ileri gidenlerdir.
La-Tahzen/Üzülme
Susmayı bilin. Çünkü suskun kimsenin belli bir heybeti olur. Sükut ederek dinleyen de sevilir. Esas sorun çok konuşmadadır.
La-Tahzen/Üzülme
Yüce Allah rahmetinin bir gereği olarak kendisine itaat eden kullarının zenginliğini gönüllerinde kılmıştır. Bu yüzden onlar gönlü zengin kimselerdir.
A. Yasin Demirci
This entry was posted
on Salı, Ocak 18, 2011
at 08:14
and is filed under
Hazine-i ilim
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.