Bir gün yanıma bir genç geldi. Dedi ki:
"Ağabey, biliyorsun askerliğimi yaptım ve bir işe girdim. Ben istedim ki hayatımı bir gayeye vereyim, onun peşinde koşayım.Onun için üzülüp onun için sevineyim. Bu sebeple yerli yabancı pek çok kitap okudum. Gazeteleri takip ettim. Siyasetle uğraştım. Yine de aradığımı bulamadım. Şimdi elimde olmayan sebeplerle sinirleniyorum, yakınlarıma zarar veriyorum. Hatta bazen uyku hapı cinsinden müsekkinler alıp komaya girmişçesine yatıyorum."Ona dedim ki: "Anladığım kadarıyla kendini bir gayeye verememişsin; çalışmaların da boşa gitmiş gibi... Nasıl bir gaye aradığını da bilmiyorum amma Müslüman'ın esas gayesi Allah rızasını kazanmaya çalışmaktır. En büyük gaye budur. Bu gaye yeryüzündeki bütün insanlara yeter; her insanı tek tek meşgul eder.
İnsan, hayatını meydana getiren unsurlarda Allah'ın emirlerini ve yasaklarını aramalıdır, o emirlere en iyi şekilde uymaya çalışmalıdır. Bunları yaparken cemiyete de tamamen yabancı düşmemelidir. Bugünün insanı yorulmadan maddi manevi kazanç sağlamaya çalışıyor. Halbuki bir gaye uğrunda terlemek, yorulmak hatta bazı hususlarda çile çekmek hayatın esasıdır; böylece insan hayatın tadını çıkarır."O genç ile sohbet ederken aklıma bir ihtiyarla yaptığımız sohbet geldi. Romatizmalarından, vücut ağrılarından, geleceğe güveni olmadığından bahsetmişti. "İlaçlarla fazla meşgul olma. İnsanı gençleştirecek bir ilaç keşfedilmedi. Şayet dinç kalmak, hayattan lezzet almak istiyorsan vücudun tahammül etmese bile yine de çalışmak zorundasın." dedim.İnsanlar, rahatlıktan rahatsız olmaya başladı. Şimdi suni dertler peşinde koşulmaya başlandı. Rahatlık zannettikleri o hayat kendileri için hastalık oldu.
Sandalye bulan, haline şükretmeyip koltuk takımı alamadığı için gözyaşı döküyor. Bir de iman zayıflığından dolayı istikbal endişesi belirmiş, herkes halinden şikayetçi. Şunu unutmamak lazımdır ki, suni dertlerle dertlenene, tabii dertler gelmeye başlar.Allah rızası için yaşanan bir ömür, hizmetin ta kendisidir. Ahirete, bir ömrün hesabını vermeye gidiyoruz, öyleyse kendimizi şimdiden hesaba çekelim... Çünkü çok zaman isimler ve sıfatlar insanı kurtarmaz. Önemli olan ameller ve hareketlerdir.Yani... Müslüman'ım demek başka, Müslümanca yaşamak başkadır!..
Hekimoğlu İsmail
This entry was posted
on Pazar, Şubat 06, 2011
at 15:30
and is filed under
yasanmis hatiralar
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.
HAKKIMDA
- Tespih Taneleri...
- O'nun (CC) adı ile dokunmalı Kelam'a, kaleme. Bunun için 'Bismillah' diye başlarız söze. Rahman'dan hepimize, Rahim'den yalnız bize gelenle yazarız. O'nun lütfu keremiyle, yalnız O'nu razı etmek üzere yazarız. Ruhumuz ve bedenimizle çeker Besmele'yi, dalarız özlere...
İLETİŞİM ADRESİ
tesbihtanelerim@gmail.com
Sevgili Dostlarim
Blogger tarafından desteklenmektedir.
Son Yorumlar
Facebook Grubum
Kategorilerim
- Hayatin icinden...
- Hikmet Damlalari
- Hazine-i ilim
- Icimden Geldigi Gibi...
- Siirler
- yasanmis hatiralar
- Ruha dokunanlar
- Tane Tane Istanbul
- Pasta ve Börek Tariflerim
- Duyurular
- Yemek Tariflerim
- Kitap Tavsiyeleri
- Allah dostlari
- Tebessum Ettirenler
- Ezgi ve İlahiler
- Mimlerim ve Ödüllerim
- Hayatın içinden
- Hayatın içinden...
- Tane tane İstanbul
Blog Arsivi
-
▼
2011
(176)
-
▼
Şubat
(24)
- Ne için durdurmak ister ki insan zamanı?
- Bu Her Zaman Boyle Olmamis midir?
- Okumasi En Keyifli Blog Odulum...
- Kalbinin Sesi mi, Vicdaninin Sesi mi?
- Hayatı Bir Sevda Öyküsü
- Nefsin Terbiyesi
- Çimenler ve Çocuklar
- Osmanlı Padişahları Birer Söz Sultanıydı...
- Derin Sevdalar...
- Ne o sende mi şikayetçisin nefsin elinden?
- Yitirdiğimiz Değerlerimiz
- Biz mi Meslek Sahibi Olduk Yoksa Meslekler mi Bize...
- Sultan Olmak Boyle Birsey iste!
- Ates-i Ask ile Yansin Bu Gece Gonuller...
- Guzelligin Bahari Olan Sevgili'ye...
- Ümmü Eymen
- Artik Gitme Zamani Geldi !
- Tesbihin Anlami Cekenin Gonlunde Gizlidir ...
- Haramlar Pisliktir...
- Aşkı Buldun İstanbul!
- Müslüman'ım Demek Başka, Müslümanca Yaşamak Başkad...
- Kucuk Bir Yakaris Benden Sana Oylesine Sessiz,Oyle...
- Cennet Kapisinin Acilis Sesi...
- CEHALET Mİ İHANET Mİ?
-
▼
Şubat
(24)