- Bir ara rahatsızlanan Mevlânâ, 'Artık gitme zamanı geldi!' diye söyleniyordu.
Hanımı, 'Aman efendi dedi, ne gitmesi, ağzını hayra aç, dileriz Rabb'imiz sana daha yüzlerce sene ömür versin.' Bu temenni karşısında sesini yükselten Mevlânâ şöyle ikazda bulundu :
-Hanım, biz firavun muyuz, Nemrut muyuz ki yüzlerce sene ömür istiyorsun bizim için?
Biz şu dünya hapishanesinden kurtularak Sultan-ı Enbiya'nın meclis-i münevverine davet edilmeyi her an müjdeli bir haber gibi bekliyoruz. Bizi burada kalmaya razı eden tek şey, istidadı olanlar için yapmaya çalıştığımız iman hizmetinden başkası değildir. Yoksa bu imtihan dünyası oraya nispetle tercih edilerek kalınacak bir yer değildir.
Hic olmeyecekmisiz gibi yasiyoruz degil mi? Halbuki yasimiza baktigimizda cok fazla omrumuz kalmadi... Ne kadar uzun yasarsak yasayalim yine de bulusacagimiz yer belli...Yolun sonu belli... Peki ne kadar hazirlikliyiz bu neticeye? Ara sira kendi nefsimizle basbasa kalip hayatin getirelerine ya da bizden neler goturdugune, hatta her daim ne ile mesgul oldugumuza bir bakalim ve silkelenelim insallah... Biz Hazreti Mevlana gibi olumu hasretle bekyenlerdenmiyiz ki bu kadar rahatiz?
Dularda birbirimizi unutmayalim...
Gitme zamanimiz gelmeden...
Hayirli Cuma'lar arkadaslar...
This entry was posted
on Cuma, Şubat 11, 2011
at 07:35
and is filed under
Hikmet Damlalari
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.