Korumamız lazım gelen şeylerin başında neslimiz geliyor. Milletimizin geleceğinin teminatı, Allah’ın (c.c) izniyle imanlı, irfanlı, izanlı yetişen ve yetişmesi şart olan neslimizdir. Onun için Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de biz müminlere şöyle emir vermektedir. “Ey müminler! Kendi nefislerinizi ve ehlinizi (evlâdu iyalinizi) yakacağı insanlarla taşlar olan cehennem ateşinden koruyun.” (Tahrim:6) Böyle bir akıbetten korumak ancak neslimizin dindar yetişmesiyle yani dini eğitimin gerektiği gibi verilmesiyle mümkündür, bunun başka bir yolu yoktur.
Neslimizin gerektiği gibi dini eğitimden geçmesinin hayati bir mesele olduğu hususunda da peygamberimiz bizi şöyle uyarmaktadır. “Doğan her çocuk ancak İslam fıtratı üzere doğar, ebeveyni (annesi ve babası) Yahudi terbiyesi verirse o çocuk Yahudi, Hıristiyan terbiyesi verirse Hıristiyan, Mecusi terbiyesi verirse Mecusi olur.”(Buhari) Burada eğitimin ne kadar önemli olduğu vurgulanmaktadır.
O halde dini eğitimin başında, Kur’an eğitimi gelmektedir. Anneler, babalar ve bütün sorumlular seferber olmalı, çocuklarımızın dindar yetişmesi için gereken her türlü fedakârlık yapılmalıdır.
Niçin Kur’an’ı öğretmekte ve öğrenmekte seferber olmalıyız? Çünkü dünya ve ahiret saadetimiz buna bağlıdır. İnsanları doğru yola götüren tek kitap Kur’andır. Bu hususta Allah(c.c) Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır. “Şüphe yok ki bu Kur’an öyle bir şeye doğrultup götürür ki; O en doğru yoldur…”(El-İsra:9) Peygamber Efendimiz de bir hadis-i şeriflerinde “En hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir.”(Buhari) buyurmuşlardır.
Yine Resulü Ekrem (s.a.v) buyurmuşlardır; “Şüphesiz Allah (c.c) bu kitapla (amel eden) kavimleri yükseltir. O’nun izinden gitmeyenleri alçaltır” (Müslim)
Bugün, gerçekten Müslümanlar Kur’an’ın yolundan gitmedikleri, O’nun hükümlerini tatbik etmedikleri için zillete düşmüşler, izzetlerini kaybetmişlerdir. Yeryüzünde büyük bir fitne çıkartan Kur’an düşmanları, Müslümanların mallarını yağmalamakta, oluk oluk kanlarını akıtmakta ve namuslarını kirletmektedirler.
İslam düşmanları zalimdir, zorbadır dinlerine girmedikçe bu düşmanlıkları devam edecektir. Bu husus Kur’anla sabittir, fakat asıl suçlu biz Müslümanlarız. Çünkü biz kitabımıza sırt döndük, asıl görevlerimizi unuttuk, Mevlâmız da dinimizin düşmanlarını bize musallat etti. O halde Kur’an’a ve O’nun yaşanmış şekli olan sünnete yeniden sımsıkı sarılmalı yeniden izzete kavuşmalıyız.
Abdullah Arslan
This entry was posted
on Pazartesi, Kasım 22, 2010
at 06:08
and is filed under
Hazine-i ilim
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.