Bu haftaki kitabımız alt başlığıyla “Fakr’a Övgü” adını taşıyan, “Sahneden Secdeye Yolculuk” ismiyle çıkmış. Yazarı ise 1992 yılında ülkemize yerleşen ünlü modern dansçı İsviçreli Rabia Christine Brodbeck.
Ben bu tarz kitalari bir solukta okuyorum. Rabb'im hidayeti nasil ve ne sekilde nasip ediyor, her zaman merak etmisimdir. Sizlerinde ilgisini cekecegini umuyorum...
Nasıl hidayete erdiğini ise yazdıklarından ve konuştuklarından öğreniyoruz.
Kimdir Rabia Christine Brodbeck? Kısaca tanıtarak son yazdığı eseri hakkında bilgi vermeye çalışayım.
Rabia Christine Brodbeck, İsviçre’nin Basel şehrinde doğmuş. 12 yaşında bale eğitimine başlamış. Londra’da bale ve modern dans eğitimi görmüş. Tek başına gerçekleştirdiği performanslarla dünyaca ünlü bir modern dansçı haline gelmiş. 1986 yılında New York’ta İslâm ve tasavvufla tanışmış. 1987’de Müslüman olmuş. Pek çok konferans ve dergilerde yazılar yazmış. Ayrıca yazarın hayatı “Avrupa’da İslâm” projesi kapsamında, TRT’nin Avrupa Birliği için hazırladığı belgesel programına konu olmuş.
Rabia Christine Brodbeck, Müslümanlıkla sadece tanışmakla kalmamış, İbn Arabi, Abdülkadir Geylani, Mevlana, Hallac-ı Mansur, Beyazıd-ı Bestami gibi büyük sufilerin kılavuzluğunda İslâm’ın derin sokaklarında dolaşmış.
Yazarın coşkun ve samimi dili, kitabın 2009’da New York Kitap Festivali’nde Maneviyat (Spirituality) ödülü kazanmasını sağlamış. İngilizcesi dünyaca ünlü Amazon kitap sitesinde uzun süre “çok satanlar” listesinde kalmış.
Rabia Christine Brodbeck kendisini şöyle anlatıyor; “New York’taki mescit ziyareti ile bir bardak hayat suyu içtim, İstanbul’u ilk ziyaretimde de vahdet denizinde boğuldum.” Yazarın bu ifadelerinden sonra kısaca kitabı hakkında neler söylediğine bakalım.
“Büyük Veli Abdülkadir Geylani’nin değerli duasıyla başlamak istiyorum; ‘Ey Rabbim! Bütün acizliğimle sana şükretmek istiyorum. Ey Rabbim! Bütün acizliğimle senden affımı diliyorum.’
Allah’ın, bunları yazmama izin vermesi ne büyük nimet! Hiçbir zaman Allah’ın işittiği kulak, Allah’ın gördüğü göz; Allah’ın konuştuğu dil; Allah’ın tuttuğu el olma düzeyinde olduğumu iddia edemem. Ancak kendisiyle meşgul olma fırsatını verenin Allah olduğundan hiç kuşkum yoktur.
Dans kariyerim boyunca, sürekli olarak gerçek iletişim, sıcak bir kucaklama, ortak paylaşım; akıl ve bedenin ruhsal gıdayla beslenmesi ve böylelikle saflaşması ihtiyacını hissettim. Bu ihtiyaçlar, benim sanat eserlerimi oluşturmadaki motivasyonum haline geldi.
Samimi bir mümin, hayatının ibadet haline gelmesini diler. Umarım yazdıklarım, ibadet ve dua hissi verir ve öyle okunur. Hayat kutsaldır. Umarım, bu eserdeki tefekkürler hayatın kutsiyetini yeniden hissetmemize yardımcı olur. Kalbimin en içten dileği Vahidu’l Ehad’le samimi olmak ve kulların mücevheri Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.v.) yakın olmaktır.”
Evet, Rabia Christine Brodbeck’in “Sahneden Secdeye” nasıl geçtiğine dair hayat hikâyesi en çarpıcı haliyle kitabın sayfaları arasında okuyucularını bekliyor. Eseri okuyanlar, yaşananları ve anlatılanları satırlardan alarak kendi hayatında nasıl bir değişiklik yapacağının muhasebesini yapıyor. Faydalı olacak bir eserden de bu beklenir zaten.
Eserin takdim yazısını da Ayşe Şasa yazmış. Şasa, takdim satırlarına şöyle başlamış: “Has aşıklardan bir aşık: Rabia Brodbeck. Sözlerin gerisi kitapta.
Hüseyin Öztürk
This entry was posted
on Perşembe, Ekim 28, 2010
at 07:27
and is filed under
Kitap Tavsiyeleri
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.