Bir de piyango illeti var ki, sorma gitsin. Alnı secdeli olan, helale harama dikkat eden bile, yılbaşında milli kumarbaz oluyor. Ümitler piyango biletine bağlamış. Bir çoğu “büyük ikramiye belki bana çıkar” ümidiyle hayal kurup duruyor. Altında son model arabalar, triplex villalar, yatlarda kotralarda eğlencenin her türlüsü, adam zenginlik hayaliyle çekilişe kadar avare gibi dolaşacak. Tabii ki sonunda avucunu yalayacak, cehennem alevi de onu...
Kısaca, bu yılbaşı kutlamalarının tarihçesine bir göz atacak olursak.Noel ya da yılbaşı kutlamaları bir Hıristiyan geleneğidir. Onların bile henüz aralarında mutabık olamadıkları tarihi kesin belli olmayan bir kutlamadır. 16 yy.’dan beri süregelen bu kutlamalar, batının büyük bir bölümünde 24 Aralık olarak benimsenmiştir. Ermeniler bu tarihi 6 Ocak kabul ederlerken, Ortodoks kilisesine göre ise bu tarih, İsa (Aleyhissalam)ın vaftiz tarihidir. Ancak tüm bunlara rağmen yılbaşı kutlamalarının büyük bir kısmı 1 Ocakta kutlanmaktadır. 24 Aralık olarak benimsenmesinin sebebine gelince şöyle anlatılmaktadır:
Hz. İsa (Aleyhissalam)ın doğumundan yaklaşık 350 yıl sonra Roma’da ortaya çıkmıştır. Bu dönemde Roma İmparatorluğunun her yerinde güneşe tapılıyordu. O zamanın Roma İmparatoru Güneşperestlik ile Hristiyanlığı birleştirerek kendilerince Güneş tanrısının doğum günü olarak kabul ettikleri 25 Aralık tarihini, Hz. İsa (Aleyhisselam)’ın doğum günü olarak kabul etti. Çünkü 24 Aralık’a kadar günler kısaldığı için, güneş biraz daha erken batıyor ve senenin en kısa günleri yaşanıyor. İşte güneşe tapanlar, Tanrı kabul ettikleri Güneş, her geçen gün biraz daha erken kendilerini terk edince buna üzülüyorlardı. Amma 25 Aralıktan sonra günler tekrar uzamaya başlayınca, tanrıları kendileriyle kalmaya razı olmuş ve yeniden doğmuş olduğuna inandıklarından çok mutlu olurlar ve bunu dans, içki, coşku, ağaçlandırma, ışıklandırma gibi eğlenceler tertip ederlerdi. Bu sebeple 24 Aralık 1 Ocak tarihlerini tatil ve eğlence günleri olarak yaparlar. Böylece domuz başı, kaz kızartması ve hindi yemeyi gelenek haline getirmişlerdir.
Öyleyse bir müslüman, ne dinine, ne örfüne ve an’anesine, ne de kültürüne uymayan, bizimle uzaktan yakından hiçbir alakası olmayan bu yılbaşını ne diye kutlasın. Bir Hristiyan, Ramazan ayında bizim gibi oruç tutup, bayram yapıyor mu? Veya Kurban bayramında, bizim gibi Kurban kesiyor mu? O halde bize ne oluyor?
Fıkıh kitaplarında geçtiği üzere bir kişi namaz kılarken ateşe, aleve karşı kılamaz. Niçin? Ateşperestlere benzememek için.Özellikle Hanefi mezhebine göre üç vakitte namaz kılmak caiz değildir. Güneş doğarken, zevalde iken, batarken. Niçin? Güneşperestlere benzememek için.Senin ibadetini yaparken dahi başkasına benzemeye müsaade etmeyen, cevaz vermeyen Din-i Mübin-i İslam, eğlenceni benzetmene cevaz verir mi?
Şu meşhur kıssayı bilirsiniz.
Bir gün papaz kilisenin bahçesinde otururken, bir kuş geliyor ve kilisenin bahçesinde uçmaya başlıyor. Derken bu kuş ne yapsa iyi... Gidiyor kilisedeki Haç’ın üzerine pisliyor. Bu duruma çok içerleyen papaz, kuşa hitaben ibret verici şu lafı söylüyor.
- Ey Kuş! Eğer müslüman kuşuysan, kilisede ne işin var? Yok eğer Hristiyan kuşuysan Haç’a niye pisliyorsun?
Uyanık olalım, kudsî ve millî değerlerimize sahip çıkalım. Halimiz Ömer Hayyamın bir şiirinde ifade ettiği ne idüğü belirsiz bir müslüman tarzına dönüşmesin...
Bir elde kadeh, bir elde Kur’an,
Bir işimiz helaldir bir işimiz haram
Şu yarım yamalak dünyada,
Ne tam kafir olduk ne de tam bir müslüman
Müslümana yakışır şekilde hareket etmeli ve yaşamalıyız. Gelecek yıl içindeki sıhhati mutluluğu ve saadeti bir takım ahlaksızlıklarda değil, Allah’a ibadette, taatte, Ona dua ve niyazda aramalıyız.