Oyle haller vardir ki gercekten tarifi yoktur... Hani anlatilmaz yasanir derler ya... Anlatabilmek icin ulvi birilerinin , hikmetli sozlerine ihtiyac vardir... Zaman zaman hepimizin basina geliyordur; 'neden boyle yapiyor anlamiyorum' deriz ya da 'ne gerek vardi boyle bir seye?' gibi...
On yargi malesef toplumumuz da oturmus artik lakin dikkatli olmak lazim diye dusunuyorum... Bir insan o an sana ters gelen birseyler yapiyor olabilir ama o davranis sana terstir davranisi yapana degil...
Tasavvuf ehli insanlari gozlemledigimde yasayislari, nerde, nasil davrandiklari her hengi bir olayi nasil kendilerine gore cozumlediklerine bakinca cogu kez hayretler icinde kaldigimi soyleyebilirim. Ancak biraz derinlere girdigim zaman herseyin hic aklima gelmeyen bir cozumu oldugunu gorunce, sadece uzun uzun bir SUBHANALLAH! cekip onlara ozentimi belli edemeden de gecemem.
Tasavvufta hal dili vardir, genellikle konusmadan birbirlerinin hallerinden cok guzel anlarlar... Iste ben de boyle hayran hayran bakakalirim...Hele bir de bire bir sahit olunca, bazi olaylara inanilmaz duygular icerisinde bulabiliyorsunuz kendinizi... Rabb'im oyle hallari bizlerde nasip etsin insallah...
Sûfîlerin hallerine sürekli itiraz eden bir genç vardı. Bir gün Zünnûn-i Mısrî k.s. o genci yanına çağırdı ve elindeki yüzüğü ona verip:
– Falan ekmekçinin yanına git ve bu yüzüğü bir altın karşılığında ona rehin olarak ver, dedi.
Genç yüzüğü alıp götürdü. Fakat söylenen miktarı vermediler. Genç şeyhin huzuruna geri geldi ve:
– Bir dirhemden daha fazlaya rehin almıyorlar, dedi. Şeyh:
– O halde falan mücevheratçıya götür de kıymetini biçsin, dedi.
Genç yüzüğü tekrar götürdü, kuyumcu yüzüğe iki bin altın kıymet biçti. Tekrar gelip vaziyeti anlatınca Zünnûn-i Mısrî k.s. dedi ki:
– İşte sûfîlerin haline dair senin bilgin, ekmekçinin bu yüzük hakkındaki bilgisi gibidir.
Bunun üzerine genç tevbe etti ve zihnindeki sorular yok olup gitti.
(Feridüddin Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ)
This entry was posted
on Pazar, Aralık 11, 2011
at 11:46
and is filed under
Hikmet Damlalari
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.
2 yorum
Beni bir ben bilirim, bir de Yaradan.Bana bir ben lazımım, bir de Anlayan.(MEVLANA)...
11 Aralık 2011 22:15
Yorum Gönder
HAKKIMDA
- Tespih Taneleri...
- O'nun (CC) adı ile dokunmalı Kelam'a, kaleme. Bunun için 'Bismillah' diye başlarız söze. Rahman'dan hepimize, Rahim'den yalnız bize gelenle yazarız. O'nun lütfu keremiyle, yalnız O'nu razı etmek üzere yazarız. Ruhumuz ve bedenimizle çeker Besmele'yi, dalarız özlere...
İLETİŞİM ADRESİ
tesbihtanelerim@gmail.com
Sevgili Dostlarim
Blogger tarafından desteklenmektedir.
Son Yorumlar
Facebook Grubum
Kategorilerim
- Hayatin icinden...
- Hikmet Damlalari
- Hazine-i ilim
- Icimden Geldigi Gibi...
- Siirler
- yasanmis hatiralar
- Ruha dokunanlar
- Tane Tane Istanbul
- Pasta ve Börek Tariflerim
- Duyurular
- Yemek Tariflerim
- Kitap Tavsiyeleri
- Allah dostlari
- Tebessum Ettirenler
- Ezgi ve İlahiler
- Mimlerim ve Ödüllerim
- Hayatın içinden
- Hayatın içinden...
- Tane tane İstanbul
Blog Arsivi
-
▼
2011
(176)
-
▼
Aralık
(18)
- İki Yaşlı Dindar
- Yalnızlık İçimizde
- O Beddualar Döner Sizi Bulur
- Şeytanla Konuşma
- Dar Kafalılık
- EFENDİM'e !
- İbn-i Sina Nasıl Doktor Oldu?
- Muhataplarımıza Gülümseyelim
- Ben Neler Gördüm
- "Allah(CC) Bizimle Konuşuyor!"
- Lüks ve İsraf Çılgınlığı
- Erkek Erkektir, Kadın da Kadın
- Yüzüğün Değeri
- Yine mi?
- Koku Sürünmek (Bunlari Biliyor muydunuz?)
- Sen Mutlu musun?
- derdin buyugu
- Güzel Gören Güzel Düşünür
-
▼
Aralık
(18)