Geçenlerde bir dostuma rastladım, kızının eline yapışmış kan ter içinde koşuyordu...
“Yaz var kış var, acele ne iş var?” diyecek oldum, umursamadı. Derdi büyükmüş. Okul kayıtları kapanmak üzereymiş. Yarım saate kadar kızını kaydettirmesi gerekiyormuş. “Hangi okul?” dedim, söyledi. “Size uzak değil mi?” diye sordum bu kez., “Uzak ama” dedi, “iyi bir okul.”, Normal olarak kızının “iyi bir okul”da eğitim görmesini istiyordu.
Bunu hepimiz isteriz. Ne var ki, kendi vermemiz gereken eğitimi çocuklarımıza pek vermeyiz, veremeyiz. Yani “aile okulu”nda eğitim-öğretim işleri pek yolunda değil. Çocuklarıyla konuşmadan yıllar geçiren anne-babalar tanırım... Artık geceler televizyon ekranında başlayıp televizyon ekranında bitiyor. Anne dizi filmlerde dolaşırken baba o saha senin bu saha benim top koşturuyor (maç seyrediyor). Bitmez tükenmez gevezelikler arasında ömür tüketiyoruz.:(( Bir taraftan da çocuklarımızın “mükemmel” yetişmesini istiyoruz.
Çocuk “iyi” yetişmez! Çocuklara anne-babaların “öğretmenlik” yapmasından değil, “anne-baba” olmasından söz ediyorum. Elbette fizik, kimya öğretemezsiniz evde, ama sevgiyi, saygıyı, görgüyü öğretebilirsiniz. Bence çok şey yerine birkaç “önemli şey” öğretmeliyiz, çocuklarımıza:
1. Sevmeyi... 2. Bölüşmeyi-paylaşmayı... 3. Doğru safta durmayı... 4. Elinden geleni yapmayı... Gerisi kendiliğinden gelir. Hele de sevgi: Sevgi düzgün (sevaplı) yaşamanın özüdür. Dini düşüncenin mantığında bile sevgi var.
Allah insanı sevgisinden yarattı ve insana kendisini (Allah’ı) sevmeyi öğretti (“Rahmetim gazabımı aşmıştır” müjdesi başka ne anlama gelir?).
“Bazı sevgiler insanı pişman eder”miş... Eder, doğrudur; buna rağmen, sevgiden gelen pişmanlıklar sevgisizlikten gelen pişmanlıklardan daha azdır... Yani, sevmeye devam!
Anlatmışımdır: On yaşındaki dünyalar tatlısı kızını toprağa teslim eden bir anne tanıdım. Ağlarken, bir yandan da “İyi ki vardı, iyi ki doğdu, iyi ki bana anneliği tattırdı, evlât sevgisini öğretti” diye şükrediyordu. Gıpta ettim. Kimi acı olayların içinde bile sevgi ve mutluluk saklı olduğunu o zaman fark ettim. O zaman öğrendim, acıyla bitebilecek sevgilere ulaşmanın erdemini... Çeşitli kuşkular ve korkular yüzünden hiç sevmemekten, sevememekten, sevip kaybetmenin daha doğru olduğunu... O zaman idrak ettim.
Yavuz Bahadıroğlu
This entry was posted
on Pazartesi, Kasım 21, 2011
at 06:30
and is filed under
Hayatin icinden...
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.