Suratını asma kaderine. Gülümse.
Nedir ki seni zavallı yapan? Günlerdir, haftalardır, aylardır, kim bilir yıllardır bir kendine acımadır tutturmuş gidiyorsun. Ayağına taş değse, ah vah etmek, kendine acımak için hazır bekliyorsun.
İstediğin bazı şeylerin olmaması mı yürüdüğün yolları sarp, soluduğun havayı keskin yapan? Nereden biliyorsun neyin şer, neyin hayır olduğunu? Nasıl bu kadar eminsin? Kendini arıyorsun, ama yanlış yerde. İçinde kendini yitirip gittiğin yol başka bir yönde.
Ah vah ettiğinde, sızım sızım sızlanıp şikâyet üzerine şikâyet sıraladığında, dur. Ve bak.
Ayaklarına bak mesela. Ayaklarının nasırına bak. Yürütüldüğün yolların izlerini gör nasırların çizgilerinde. Yüzüne bak. Bir kedinin gözlerine bak. Bir yağmur damlasına bak alnına düşüp yüzünden süzülen. Gözlerini alan güneşe bak. Sabah uyanınca aynada kendine bak.
Bir sabah uyanınca aynada kendine bak; hakkının kendini bir zavallı olarak görmek olmadığını, yapmak gereken tek bir şey olduğunu düşün. Sonra da kullan o tek hakkını, sonsuz şükret.
Olmadı, içine bak.
Hüzünlerine bak mesela. Acılarına bak. Bak ki, içine yer etmiş bin bir çeşit duygunun sana dert değil derman olduğunu gör.
Verilen her nimet sınav olduğu gibi verilmeyenlerin de bir sınav olduğunu bir kere daha hatırla.
Her ne yaşadıysan veya yaşıyorsan; bil ki, onlar seni ebediyete götürecek yolu döşeyen taşlardır.
Evlendin, çocuğun mu olmadı? Çocuğun oldu, erkek mi olmadı? Erkek oldu, otistik mi oldu? Hiç mi evlenemedin? Baban bir kere bile sarılmadı mı sana? Annenin yüzünü bir kere bile görmedin mi? Baban çekip gitti mi ardına bile bakmadan? Çocukken başına istenmeyen şeyler mi geldi?
Yine acıma kendine.
Her ne yaşamış olursan ol, kendini zavallı biriymiş gibi görüp kendine ihanet etme.
Hayatım yanmış bir sayfa diyerekten, için için ağlarken, inlerken duyguların; yara almadan gitmek mi istersin dünyadan?
Hayatın hüznünü yenmeden nereye?
Ne eksiğin var Allah aşkına? Sana verilmeyen hangi şey, sana bahşedilmiş hayattan daha büyüktür?
Ağlıyorsun. Kendine. Kendi kendine.
Daha ne istiyorsun sabah güneşi gizlice sızarken odana?
Daha ne istersin? O'nu tanıyorsun.
Daha ne istiyorsun? Ebedi bir hayata namzetsin.
Daha ne isteriz ki? Öleceğiz ve ebedi hayatın kapısını çalacağız eninde sonunda.
Baksana, bir bardak su verdin annene. Bir başkasının kapısını çaldın. Sızlanacak ne var? İhanet edecek ne var kendine.
Neden mahrum kaldıysan, kaderindir senin o.
Nefsinin seni bir zavallı gösterme oyununa kanma.
Ne diyor şair Jean-Theodore Brutsch biliyor musun? "Kahraman olman/Savaşa soyunmak değildir nefretle.../Kahraman olmak/Sürüklemek değildir açgözlü yığınları/Görkemli ölümlere.../Kahraman olmak/Gülümsemesini/Ve umudunu korumasını bilmektir/Hüzünlerin, düş kırıklıklarının/Ve güç koşulların o tedirgin saatlerinde.../Bunu namus sözü edinmektir!"
Kahraman ol.
Kaderine gülümse.
Kahraman ol.
Her ne yaşarsan yaşa, kendine acıma.
Mustafa Ulusoy
Ben bunu yapmayi cok istiyorum... Artik ne olursa olsun gulumseyecegim hayata...
Kendi yasamimin kahramani benim...
Biliyorum cook zor olacak,
Biliyorum aliskanlik haline getirmem uzun zaman alacak.
Ancak ben bunu yapacagim...:))
(Allah'in izni ile tabiii...)
Sevgilerimle
This entry was posted
on Perşembe, Kasım 10, 2011
at 00:30
and is filed under
Icimden Geldigi Gibi...
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.