Yanlış Yapmak...  

Posted by Tespih Taneleri... in

 


Bu imkânlar, insanları üzelim diye bize verilmiyor. Şunu unutmayalım:
 
Amellerin en hayırlısı, bir müminin gönlüne sevinç olmaktır. Her şeyin
 hızlandığı bir devirde yaşıyoruz. Bazen, hak geçmesin diye durmamız ve düşünmemiz gerekiyor. 'Sürat felakettir' sözü boşuna söylenmemiş. Hayat hızlanıyor, şartlar alabildiğine ağırlaşıyor. Bu hız ve zorluk yüzünden, bazı şeyleri görmeye, birtakım incelikleri yakalamaya ne fırsatımız ne de vaktimiz oluyor.
 
İşte bu karmaşada, yanlış yapmak, hata etmek, daha kolay hale geliyor. Yanlışı bilmeden, istemeden yapmışsak, kul hakkına girmemişsek, sorun yok. Böyle yanlışların, hataların telafisi daima mümkündür.
 
Bakınız: 'Her insan hata eder. Hata edenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir.' Asıl üzücü, yakıcı ve yıkıcı olan, bir insana (hatta kuruma) zarar vermek adına, bilerek ve isteyerek yanlış yapmaktır. Bunun için açık aramak, kusur bulmaya çalışmak, niyet okumak, fırsat kollamak, şartların olgunlaşmasını beklemek, özetle; islami ve insani olmayan şeylerin peşinden koşmak. Bu fenalığı, hak ve hakkaniyet için yaptıklarını söyleyenler de var. Maalesef.

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bir kimse, başka bir kimseyi mahcup etmek üzerine plan yapıyorsa, adım atıyorsa, onun şahsiyetinden şüphe edebiliriz. Etmeliyiz. Bu söz, yanılmıyorsam, Kastamonulu Selahattin Ata'ya ait: 'Yanlışlar elbette hepimiz için. Fakat doğru insana yanlış yapmak, basit insanlar için.' Güzel demiş. 'Küçük bir hatayı büyük bir hataya çevirmek istiyorsanız, o küçük hatayı savunun' denilir. Yanlışta ısrar etmek, bir müddet sonra, 'haksızlığın tadını çıkarmak' anlamına da gelebilir. Yanlışa yanlışla karşılık vermek ise bizi şuraya götürür: Kötüyle kötü olmak.
 
Kural belli: 'Kusur değil, çare bulun.' Kabul ediyorum, çare için önce kusurun ne olduğunu bilmemiz, bulmamız gerekiyor. İşte o kusuru, görmeli fakat göstermemeliyiz.
 
Tam da burada, Gökhan Özcan'ın şu harika cümlesi karşımıza çıkıyor: 'Dile kemik, zihne fren, insana insaf şarttır.'
 
Bir de yasal uyarı: 'İnsaf, dinin yarısıdır.' Meselenin zorluğunun farkındayım. Hem insanlara yanlış yapmamak, hem de insanların yanlışını gözler önüne sermemek...

Peki, ne haldeyiz?
 
Kendimizi önemsemekten ve başkalarının açığını aramaktan fazlasıyla yorulmuş durumdayız. Bu ruh hali, ayrıca hırs ve çaresizlik, bizleri yanlışa sürükleyebilir, hata yapma ihtimalimizi arttırabilir.
 
Söyleyelim ve kurtulalım: 'Hatadan dönmek, döneklik değildir.' Parmak izi gibi, her insanın mizacı farklıdır. Sözlükler, karakter kelimesine şu karşılığı verir: Bir şeyi benzerlerinden ayıran temel özellik. Levent Sunal'ın dediği gibi, 'herkesin herkesten ayrıldığı bir nokta' vardır.
 
O noktaya saygı duymamız, farkları kusur olarak görmememiz gerekiyor. Öte yandan, 'insan çeşit çeşit, yer damar damar' olsa da, doğru bir tanedir. Kar beyazdır, ölüm vardır, sigara sağlığa zararlıdır, oğlaklar ve kuzular güzeldir, iki kere iki dörttür vb. Asıl mesele, doğrular ile tercihlerin birbirine karışmamasıdır. Fakat karışıyor.

Kişisel anlayışımızı, tercihimizi, zevkimizi doğru diye dayatırsak, insanlara da yanlış yapmaya başlarız. Edebiyattan siyasete kadar bu böyledir. Bir de bulundukları mevkilerden, makamlardan güç alarak insanlara yanlış yapanlar var.
 
Onlar için ibretlik bir hatırlatma yapalım: Ne oldum değil, ne olacağım. Lidya devletinin başkenti olan Sardes, bugün, küçük bir köyün sınırları içindedir. Salihli ilçesine bağlı Mustafa köyü. Bu kadar basit. Yazdığımız ve yazamadığımız bunca şeyi, şu üç kelime özetlemiş olsun:
 
'İnsanın içinde olacak.'



İbrahim TENEKECİ

This entry was posted on Salı, Ocak 15, 2013 at 10:33 and is filed under . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

1 yorum

oxvamu  

Bismihi Subhanehu..
Zor zamanların insanlarıyız cidden. Bazen olan bitenlere bakıyorum hayata dair. Öyle yapılan şeyler oluyor ki ''hata'' ifadesini yapılanlara kullanmak bir ''hata''..
'' Asıl üzücü, yakıcı ve yıkıcı olan, bir insana (hatta kuruma) zarar vermek adına, bilerek ve isteyerek yanlış yapmaktır. Bunun için açık aramak, kusur bulmaya çalışmak, niyet okumak, fırsat kollamak, şartların olgunlaşmasını beklemek, özetle; islami ve insani olmayan şeylerin peşinden koşmak. Bu fenalığı, hak ve hakkaniyet için yaptıklarını söyleyenler de var.''..
Hata arayan gözde değil midir hatanın en ala hali. Ve kusur arayan gözde değil midir asıl kusur. Ve hak adına(!) yapılması cinayet üstü cinayet olmasın sakın.. Ya kusur aramak adına senaryolar yazılıp, doğru kabul edilip bir de bunu yaymak kaç kere cinayettir acaba? Asıl marifet hata olduğunu varsaydığınıza hatasını ifade değil midir?
''Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bir kimse, başka bir kimseyi mahcup etmek üzerine plan yapıyorsa, adım atıyorsa, onun şahsiyetinden şüphe edebiliriz''
Bilirim ki Allah öyle büyük ki her planı plan sahibine iade eder. Bu iade hem dünya hem uhrada ya aynıyla ya misliyle olur. Sonuçta had aştığımız her hal için mahkeme-i kübra'nın hassas terazisi çalışacaktır. Adil-i Mutlak O'dur.
Rabbim bizleri önce kendisini ve kusurunu görenlerden eylesin. Rabbim paylaşımınız için razı olsun.
Maesselam, maeddua.. Fiemanillah..

15 Ocak 2013 16:31

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails
Site'de Kaç Kişiyiz