Valide Sultanlara İftira Atanlara Duyurulur !  

Posted by Tespih Taneleri... in




Hatice Turhan Valide Sultan: Sultan IV. Mehmed'in annesidir. Safiye Sultan'ın başlattığı Yeni Cami inşaatını bitirmek, Rus asıllı Hatice Turhan Valide Sultan'a nasip olmuştur.

Bu muhteşem külliyenin içinde dârülhadis, sıbyan mektebi, hamam, han, çeşme, tekke, hastane, sebil ve türbe bulunmaktadır.

Hicaz Suyolları'nı da vakfiyesine alan Hatice Turhan Sultan, Ayasofya'da kıyâmete kadar Kur'ân okuyacak 49 hâfızın ücretlerini de üstlenmiştir. Ayrıca Valide Camii ve Ayasofya'nın giderleri için 149 dükkân bağışlamıştır. Çanakkale Savaşı'nda kullanılan bazı kaleleri yaptıran da odur… O kadar büyük bir servet bağışlamıştır ki, bunların dökümü 86 yaprak tutmuştur.

Mahpeyker Kösem Sultan:
Sultan I. Ahmed'in eşi ve Sultan IV. Murad ile I. İbrahim'in annesidir. Üsküdâr'da "Çinili Cami" diye bilinen muhteşem mâbedle, Anadolu Kavağı'ndaki cami onun ebedi hayratıdır.

Bunlardan başka bir mektep, çeşme, dârülhadîs, çifte hamam, sebil, Vâlide Medrese (üniversite), Çakmakçılar Yokuşu'nda büyük bir han (Valide Hanı), Rumeli'de çok değerli vakıflar ve hayrâtlar yaptırmıştır…

Bezm-i Âlem Valide Sultan:
Sultan II. Mahmud'un eşi ve Sultan Abdülmecid'in annesidir…

Osmanlı tarihinin en hayırsever valide sultanlarından biridir. Bugünkü ismiyle Bezmiâlem Valide Sultan Üniversitesi (Vakıf Gurebâ Hastanesi) onun hayratıdır…

Vakfiyesinin hasta ile ilgili kısmında; "Şayet bir hastanın iyileşmesi, sıhhate kavuşması için bir limon lâzım ise; bu limonun bedeli bir altın bile olsa, mutlaka alınacaktır" ibaresini yazan Bezmiâlem Valide Sultan, kurduğu müesseselerin masraflarını karşılaması için de zengin gelir kaynakları vakfetmiştir.

Ayrıca, Dolmabahçe Sarayı karşısındaki cami (Bezmiâlem Valide Sultan Camii), Cağaloğlu'da okul (İstanbul Kız Lisesi), Beşiktaş'ta büyük bir çeşme yaptırmıştır…

Kanuni'nin süt kardeşi Yahya Efendi'nin Beşiktaş'taki dergâhı ile mescidini tamir ettirip ilâveler yaptırmıştır…

Mekke ve Medine'de de farklı pek çok hayır eseri vardır.

Öyle bir Peygamber sevdalısıdır ki, üzerinde,

"Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl,

"Muhammed'siz muhabbetten ne hâsıl?

"Zuhûrundan Bezm-i âlem oldu vâsıl…" yazılı bir mühür kullanmıştır.

Pertevniyal Valide Sultan: Sultan Abdülaziz'in annesi, Sultan II. Mahmut'un eşidir. En meşhur eserleri, Pertevniyal Lisesi ile Pertevniyal Valide Sultan Camii'dir. Birkaç mescidle pek çok çeşmesi daha mevcuttur.

Mehpâre Emetullah Râbia Gülnûş Valide Sultan:
Sultan II. Mustafâ ve III. Ahmed'in annesidir Galata'da, cami, yanına çeşme, Üsküdar'da külliye (Yeni Valide Külliyesi), Mekke'de imaret, dârüşşifâ, çeşme ve Cidde'de kervansarayla su tesisleri yaptırmıştır.

Mihrişah Valide Sultan: Sultan III. Selim'in annesidir… Yaptığı hayır eserleri saymakla bitmez. Bahçeköy'de 240 bin metreküp hacminde baraj, değişik yerlerde cami, misafirhane, medrese, kütüphane, çeşme, mektep…

Hac yoluna çeşme ve sebiller, Yeni Cami ve Sultanahmed Camii'ne Sultansuyu'nun getirilmesi…

Kızı Zeynep Sultan annesine baka baka olgunlaştığı için, fakir öğrencileri gizlice araştırır, gerçek ihtiyaç sahiplerine günde bir akçe verir, yılda bir takım elbise gönderirdi.

İstanbul'da 1930 yılında yapılan bir tespite göre, çeşmelerin yüzde 28'inin, Edirne'deki vakıf eserlerin ise yüzde 20'sinin hanımlara ait olması, genelde Osmanlı kadınının, özelde ise valide sultanların hayırseverliğine delildir.

Diğer eserler:Biliyoruz ki Üsküdar kadın eserlerle, vakfiyelerle, külliyelerle süslü tam bir "hanımkent"tir…

Aslında yalnızca Üsküdar değil, "kadın eser"ler İstanbul'un, hatta Osmanlı'nın 20 milyon kilometrekareyi bulan coğrafyasının her bölgesinde mevcuttur.

Yeni Cami: Mısır Çarşısı'yla birlikte bu camiin inşasına, Sultan Üçüncü Murad'ın hanımı Safiye Sultan (hani şu bir Fransız yazar tarafından kaleme alınan romanında iftiraya bulanan anamız) başlamış, fakat bitirmeye ömrü vefa etmemiştir.

Talihe bakın ki, eseri tamamlamak yine bir "kadın sultan"a, Sultan Dördüncü Mehmed'in annesi Turhan Sultan'a nasip olacaktır.

Sokulu Mehmet Paşa Külliyesi: Eminönü'den Sultan Ahmet'e yürürken Kadırga sırtlarında karşınıza bir Mimar Sinan eseri çıkar.

Bu eserin banisi, Sultan İkinci Selim'in sevgili kızı İsmihan Sultan'dır.

Âşık olduğu kocası Sokulu Mehmet Paşa'nın zamansız ölümü yüreğini dağlamış ve adına aşkının nişanesi olarak bu mükemmel eseri yaptırmıştır.

Mabedi farklı kılmak için, kadınca bir dürtü ile camiin bazı yerlerine Hacer-ül Esved Taşı'nın parçalarından koydurduğu rivayet edilir.

Esma Sultan Namazgâhı:
Kadırga Parkı'nda bugün İstanbul surları içinde ayakta kalan tek namazgâhı görüyoruz. Altında kare planlı çeşmesi olan ve merdivenle üst katına çıkılan bu namazgâh Sultan Birinci Abdülhamid'in kızı Esma Sultan'ın hayratıdır. (yazdıkları kitapta ona da bir sürü iftira attılar. İnsan biraz sıkılır)

Zeynep Sultan Camii:
Sultan Ahmet'ten Gülhane'ye inerken karşılaştığımız bu eser Sultan Üçüncü Ahmed'in kızı Zeynep Sultan tarafından yaptırılmıştır.

Camiin arkasında, bugün de İlköğretim okulu olarak kullanılan bir "sıbyan mektebi" vardır.

Zeynep Sultan'ın türbesi, ne yazık ki, yol yapımı sırasında kaldırılmıştır. (Kemikleri, camiin bodrumunda yeni türbesinin inşa edileceği günü bekliyor).

Hürrem Sultan Hamamı:
Ceddimizin temizliği verdiği önem Batılı gezginleri bile şaşırtacak seviyededir. Osmanlı saray kadınları temizliğin simgesi olan hamamlar inşa ettirmekte de bir birleriyle yarışmışlardır.

Hamamların en güzeli ise kuşkusuz Hürrem Sultan'ın Mimar Sinan'a yaptırdığı hamamdır. Ayasofya ve Sultanahmet Camii arasında yer alan bu eser, İstanbul'un en büyük hamamıdır.

Kanuni Sultan Süleyman'ın sevgili eşi Hürrem Sultan'ın, burayı salt kendi imkanlarıyla inşa ederken, nasıl sıkıntılar çektiğini, Irakeyn Seferi'nde olan Kanuni'ye yazdığı mektuplardan anlaşılmaktadır. (Oğlunu ölümden kurtarmak için padişah yapma dışında bir şey yapmayan Hürrem Sultan, bugün sadece romanlarda değil, ders kitaplarında bile karalanmaktadır)

Çemberlitaş Hamamı:
Bu temizlik âbidesi de bir kadın eseridir. Sultan İkinci Selim'in karısı Nurbanu Sultan tarafından yaptırılmıştır.

Galata Köprüsü:
Eminönü'yü Karaköy'e bağlayan meşhur Galata Köprüsü'nün ilkini Sultan Abdülmecid'in annesi Bezmiâlem Valide Sultan, 1836 yılında ahşaptan yaptırmıştır.

Bu sayede İstanbul halkı bin bir zorlukla Haliç'i geçmekten kurtulmuş, insanlığa hizmet maksadıyla yaptırıldığından, ilk köprüye, "Hayratiye" adı verilmiştir.
Âdile Sultan

Âdile Sultan 1825 yılında, İstanbul'da, Sultan 2. Mahmut ile eşlerinden Zernigar Sultan'ın kızı olarak doğdu.

Sultan Abdülmecit'le Sultan Abdülaziz'in ablasıdır…

Kaptan-ı Derya Mehmet Ali Paşa ile evlendi. Mehmet Ali Paşa daha sonra sadrazam olacak, ama çiftin mutlu evliliği ciddi kayıplarla yüzleşecektir.

Öncelikle üç çocuklarını kaybettiler, daha sonra Mehmet Ali Paşa öldü…

Adile Sultan son olarak da gencecik kızı Hayriye Sultan'ı kaybetti.

Ölümlerle sarsılan Adile Sultan yoğun bir kedere gömüldü ve ancak Nakşibendi tarikatına girerek hayatını dengeledi.

Kendini tamamiyle hayır işlerine verdi.

Silivrikapı'da hâlâ duran "Bâlâ" adlı tekkeyi baştan başa tamir ettirmiş, bir imaret yeri açtırmıştır.

Perşembepazarı'ndaki Arap Camii'ni yeniden inşa ettirip, yanına şadırvan ve mektep yaptırmıştır...

Medine'de yaptırdığı sebilhânenin giderlerini karşılamak üzere; arsa, fırın, sebil, kahvehane, dükkan, mağaza, değirmen, dokuz kagir menzil, bir hurma bahçesi ve on dört oda ile araziler vakfetti.

Ayrıca, Eyüp, Galata, Dudullu ve civarında çok sayıda müstakil bina, ev, mağaza ve arazi gibi taşınmaz malını da hayır işler için bağışladı.

Nakit olarak verdiği paraların İstanbul'un yoksullarına dağıtılması ise çok olağan vakalardandır.

Adile Sultan'ın önemli bir vasfı da Osmanlı hanedanından divan tertip etmiş tek kadın şair olmasıdır. Aşağıdaki hasret şiiri ona aittir.

Ya Resulallah!

Yüzün Mir'at-ı Zat-ı Kibriyadır ya Resulallah,
Vücudun mazhar-ı nur-ı Hudadır ya Resulallah,
Kabul eyle anı aşkından azad eyleme bir an,
Kapunda Adile kemter gedadır ya Resulallah.

Var iken destgirim sen gibi bir şah-ı zi-şanım,
Kime arz eyleyim, eyle meded hal-i perişanım,
Sözün makbul-i dergah-ı Hudadır ulu Sultanım,
Kapunda Âdile kemter, gedadır ya Resulallah.

Sana ümmetliğim iki cihanda emr-i cazimdir,
Bilirsin halimi arz u beyan etmek ne lazımdır,
Nazar kıl lutf ile senden diğer kim çaresazımdır,
Kapunda Adile kemter gedadır ya Resulallah.
Malını-mülkünü satıp fukaraya dağıttı:


Sarayın halkından ve kalabalığından çok dışarıdaki fukarayı yedirmek ve giydirmek için bir hayli para harcayan Adile Sultan, fukarayı kendisinden fazla düşünür, "Benim kimsem kalmadı; ölümümden sonra mallarım hazineye gidip çürüyeceğine satılsın, açıklarımız kapatılsın, düzenimiz bozulmasın, fukaramız mahzun olmasın. Fazla gümüş takımlar, mücevherli sahanlar ve antika takımların getireceği para epeyce eder, bunlar satılsın" diye vasiyet etti.

"Bu servet milletin sayesindedir. Allahü teâlâ, fukarasına elimizden geldiği kadar bakmamızı emrediyor, tereddüde mahal yoktur" derdi.
Elinde ne varsa satıp fukaraya bağışladı.

Senelerce saraydan çıkmayan Âdile Sultan, seksenine yaklaştığı sırada yataktan kalkacak mecali yoktu, devamlı yatağında oturmayı yeğler, yemeğini bile oracıkta yerdi…

Ancak namaz vakitleri yerinden kalkar, onca takatsızlığıyla ayakta namaz kılmaya çalışırdı.

Çok sevdiği eşi ve yitirdiği evlatlarının acısıyla yaşayan Âdile Sultan, nihayet Bağlarbaşı'ndaki Validebağ Sarayı'nda 1898'de vefat etti.

İstanbul Eyüp'te, Bostan İskelesi yakınındaki kocasının türbesine defnedildi.




Padişahların validelerine karşı son derece hürmetkar davranmaları onların saraydaki hüküm ve nüfuzlarını daha da arttırmıştır.

Bunda muhakkak ki, İslamiyetin ana hakkı konusundaki müessir prensiplerinin büyük rolü olmuştur. Bu davranışta "Cennet anaların ayakları altındadır" anlamındaki hadisin rolü kuşkusuz çok büyüktür.

Vâlide sultanların resmî unvânı "Mehd-i ulyâ" idi. "Vâlide sultan" unvanı ilk defâ Sultan Üçüncü Murâd tarafından annesine verilmiş ve ondan sonra devamlı olarak kullanılmıştır.

Harem-i Hümâyûnun yönetimi vâlide sultana aitti. Vâlide Sultan, protokolde pâdişâhtan sonra gelirdi. En büyük ödenek de onundu… Devlet içindeki büyük nüfûzlarına rağmen, siyâsetle uğraşanları yok denecek kadar azdır. Bunun yanında, hemen hepsi hayır işleriyle meşgul olmuşlardır.

Osmanlılarda cülus merasiminden birkaç gün sonra saray, yeni bir törene daha sahne olurdu. III. Murad'ın cülusundan itibaren düzenlenen bu merasim padişahın annesinin Eski Saray'dan alınarak Topkapı Sarayına nakli merasimidir.

Bu törene "Valide Alayı" ismi verilirdi. Çok tantanalı geçerdi.

Vâlide Sultânın haremde geniş bir câriye kadrosu vardı. Bütün kadınlar, sultanlar, ustalar ve câriyeler kendisinden çekinir, onu sayarlardı. Haremdeki bütün işler onun emriyle yapılırdı.

Hiç kimse emirlerine karşı gelemezdi. Harem halkının gezintilere çıkması onun onayıyla gerçekleşirdi. Vâlide sultanlara hazineden belli bir ödenek ve has derecesinde dirlik verilirdi. Vâlide sultanlara tahsis edilen gelirlere "başmaklık" da denilirdi.

Gelirlerini ısraf etmez, hayır işlerine sarf ederlerdi. Kanuni sonrası dönemde, haremi idare eden ilk valide sultan olan Nurbanu Sultan'a günlük 2000 akçelik bir maaş bağlanmıştı.

III. Mehmed'in annesi Safiye Sultan ise, 3000 akçe alıyordu. Valide sultan maaşları, kısa süreli istisnai dönemler dışında bu yüksek seviyeyi muhafaza etmiştir.
Sağlam Müslümanlardı:
Meselâ İstanbul fatihi Sultan Mehmed'in eşi Gülbahar Hatun'un (Sultan II. Bayezid ile Gevher Sultan'ın annesi) Edirne'de kendi adına yaptırdığı cami, külliye ve çeşmeleri vardır.

Sultan II. Bayezid'in eşi Hüsnüşah Sultan 1490 - 1503 yıllarında oğlu ile birlikte Manisa'da bulunduğu sırada Hatuniye Camii'ni yaptırmış, yanına "Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz" hükmüne uyarak "Hüsnüşah Sultan Kütüphanesi"ni tesis etmiştir. Eski kayıtlar, bu kütüphanede 400 civarında yazma eser bulunduğunu belirtmektedir.

Sultan II. Beyazıd'ın torunu Neslişah Sultan, Edirnekapı civarında bir cami yaptırmıştır.

Fatih'in sütannesi Hundi Hatun Edirne'de 1486'da bir cami yaptırmıştır. Daye Hatun Camii olarak bilinen bu mâbed, ne hazin ki 17 Eylül 1940'ta alınan 75 sayılı kararla 50 liraya satılmıştır.

Sultan II. Bayezid'in eşi ve Yavuz Sultan Selim'in annesi Gülbahar Hatun tarafından 1451 yılında yaptırılan Gülbahar Hatun Camii de maalesef aynı akıbete uğramış, 21 Mart 1935'te 65 lira bedelle eski Keresteci Cafer'e satılmıştır. (Ayrıca bu hayırsever sultanın benim doğduğum köyde de bir camii mevcuttur)

Yavuz Sultan Selim'in eşi Hafsa Sultan, oğlu Şehzade Süleyman'ın (Kanuni Sultan Süleyman) sancak şehri Manisa'da valilik yaptığı sırada ona refakat etmiş ve burada cami, medrese, kütüphane, imaret, şifahane, hamam ve sıbyan mektebinden (ilkokul) oluşan bir külliye vücuda getirmiştir.
Nurbanu Sultan:

Sultan II. Selim'in hanımı ve Sultan III. Murad'ın annesi Valide Nurbanu Sultan Mimar Sinan Ağa'ya yaptırdığı "Valide-i Atik Külliyesi"nde bir medrese, şifahane, imaret, çifte hamam ve sıbyan mektebi mevcuttur… (Her dini eserin yanına okul yapılmasına dikkat) Ayrıca Nurbanu Sultan İstanbul'da su yolları, çeşmeler, sebiller yaptırmıştır.

Sultan II. Selim'in büyük kızı ve Sokullu Mehmet Paşa'nın hanımı İsmihan (Esmehan) Sultan'ın da bir camisi ile muhtelif hayır eserleri vardır.

İstanbul Eminönü'ndeki Yeni Cami, III. Murad'ın eşi Safiye Sultan'a aittir. Camiin temelleri 1597 yılında atılmış, ancak tamamlanması başka bir hanım sultana, Turhan Valide Sultan'a nasip olmuştur.

Safiye Sultan ayrıca Mısır'daki tüm mal varlığını Mekke, Medine ve Kudüs'te Kur'an okuyacak 120 hafız ile Mekke'deki sebil, mescid ve kuyulara bakacak hizmetlilere vakfetmiştir.
Hanımkent: Üsküdar

Biliyoruz ki, Üsküdar, kadın eserlerin bolluğu açısından tam bir "Hanımkent"dir. Vakfiyelerle, külliyelerle süslü bir "Hanımkent"…

Bizim tarihçilerin lanetlediği isimlerden ikincisi olan Sultan I. Ahmed'in eşi ve Sultan IV. Murad'ın annesi Mahpeyker Kösem Sultan'ın Üsküdar'da "Çinili Cami" diye bilinen bir camisi, bir Hamamı (Çinili Hamam), bir sıbyan mektebi, sebili ve çeşmesi vardır.

Ayrıca Mekke-Medine fukaralarına dağıtılmak üzere her yıl Sürre Alayı ile hatırı sayılır bir meblağ gönderirdi.

Bunun için vakıf tesis eden kadın sultanlar bile vardır.

Onları rahmetle anıyoruz.



Yavuz Bahadıroğlu

This entry was posted on Pazartesi, Ocak 14, 2013 at 10:23 and is filed under . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

2 yorum

Adsız  

kaleminize sağlık.Ne güzel bir yazı olmuş.Bilip bilmeden soyuna atasına maskara gözüyle bakanlar sizin gibi gerçeği görenler olduğu sürece maskara olarak kalacaklardır.

15 Ocak 2013 11:34

Allah razı olsun şu zamanda kıymetli bir hatırlatma Rabbim o güzel insanlarında şefaatlerine müyesser kılsın biz acizleri

31 Ocak 2013 09:16

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails
Site'de Kaç Kişiyiz