Çok zaman oldu ki, sıcak tebessümleri üstümüze düşmüyor, kadife mırıltılarını duymuyoruz. Birçokları evlerde istemiyor onları artık. Baba ve annesiyle birlikte oturan kaç tane aile var?
Onlarsız bir dünya için, ya 'sağlam' bir mazereti oluyor karı kocanın ya da taraflardan biri açık açık işliyor kafasına koyduğu günahı. Çok uzun yıllar var ki, evlenecek gençlerin ilk şartı 'birliğe gelmemek' oluyor.Ya onlar, ya ben!' diye birbirlerine rest çekiyor çiçeği burnunda evliler.
Artık evler onlarsız... Odada, eyvanda, sofrada yoklar. Boş evlerimiz lebaleb stres dolu yalnızca. Bu 'stres merkezlerinde' en ağır yük çocuklara düşüyor. Yeni neslin, dizinin dibinde büyüyeceği, çok şey öğreneceği "çınarlar" yok çünkü. Kimse onlara durgun ve sarsılmaz bir sukûnet vaad etmiyor. Dinginlik ve güven vaat eden bir bakış yok üzerlerinde. Onun için çok yalnız ve huysuz büyüyorlar.
Dedesiz ve ninesiz evler 'prens ve prensesler' için yarı açık hapishanelere dönüyor. Onların olmadığı evlerde torunların yüreği daralsa da, karı kocalara böylesi daha elverişli geliyor. "Cennet'in ayaklarının altında olduğu nineler ve torunlarını koklayıp sevmeye en fazla hakkı olan dedeler" huzurevlerinde ölümün meçhul şafağını sayıyorlar.
Bireyin putlaştırıldığı bu çağda, dede ve nine evlere yakıştırılamıyor bir türlü… Torunların sıcak bakışlarından koparılıp ruhsuz, soğuk kamplara terk ediliyorlar. Sevmenin, paylaşmanın, birlikte sevinip ağlamanın çok uzağındaki çukurlara, ölüm bile olmayan, insanî yanının pek bulunmadığı yaşamlara… Çocuklar, onlarsız bir dünyaya şaşkın ve hırçın doğuyorlar. Ve kimsenin onlara veremeyeceği 'kutsal hediyelerinin katillerinin’ bitmeyen koşuşturmaları arasında büyüyorlar.
Çizgi filmlerle, saçma sapan oyunlarla uyuşturulan obez ve şizofren bir nesil için elbirliğiyle çalışıyor 'çekirdek aile!'Hayata telafisi mümkün olmayan yanlışla başlamış olan dünün şanssız çocukları, bugün gazetelerin üçüncü sayfalarını kırmızıya boyuyorlar…
This entry was posted
on Çarşamba, Ocak 18, 2012
at 08:56
and is filed under
Hayatin icinden...
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.
HAKKIMDA
- Tespih Taneleri...
- O'nun (CC) adı ile dokunmalı Kelam'a, kaleme. Bunun için 'Bismillah' diye başlarız söze. Rahman'dan hepimize, Rahim'den yalnız bize gelenle yazarız. O'nun lütfu keremiyle, yalnız O'nu razı etmek üzere yazarız. Ruhumuz ve bedenimizle çeker Besmele'yi, dalarız özlere...
İLETİŞİM ADRESİ
tesbihtanelerim@gmail.com
Sevgili Dostlarim
Blogger tarafından desteklenmektedir.
Son Yorumlar
Facebook Grubum
Kategorilerim
- Hayatin icinden...
- Hikmet Damlalari
- Hazine-i ilim
- Icimden Geldigi Gibi...
- Siirler
- yasanmis hatiralar
- Ruha dokunanlar
- Tane Tane Istanbul
- Pasta ve Börek Tariflerim
- Duyurular
- Yemek Tariflerim
- Kitap Tavsiyeleri
- Allah dostlari
- Tebessum Ettirenler
- Ezgi ve İlahiler
- Mimlerim ve Ödüllerim
- Hayatın içinden
- Hayatın içinden...
- Tane tane İstanbul
Blog Arsivi
-
▼
2012
(194)
-
▼
Ocak
(11)
- Utansın!
- İlahî Aşk!
- Duâlarınızın Kabûl Olmasını İster misiniz?
- Dedesiz Ninesiz Evler!
- Bir İlaç ve Bir Tatlının Târifnâmesi
- Peygamber Efendimizin İçme Adabı Ne Guzelmis !
- ANNENİN HİZMETE İHTİYACI VAR
- İstanbullu Olmak.. İstanbul’u Yaşamak
- İslâm Cumhuriyeti mi?
- Bir Nurlu Damla Daha !
- Adrese Teslim Mektup
-
▼
Ocak
(11)