Efendimiz s.a.v. bir gün mübarek başını göğe kaldırıp bir süre tefekküre daldıktan sonra şöyle buyurdu:
– İlim sizden çekilip alındığı zaman haliniz nice olur?!
Orada bulunan sahabiler biraz şaşkınlıkla şöyle dediler:
– Ey Allah’ın Rasulü! Bizler Kur’an’ı okuduğumuz ve ev halkımıza öğretip durduğumuz halde ilim bizden nasıl çekilip alınır?
Efendimiz s.a.v.’in cevabı son derece düşündürücü oldu:
– Tevrat ve İncil yahudilerin ve hıristiyanlar’ın elindeyken onlara bir fayda sağladı mı? (Ahmed b. Hanbel, Tirmizî, İbn Mace)Evet, Tevrat ve İncil, Hz. Musa ve Hz. İsa (ikisine de selam olsun) ümmetlerinin bir süre sonra Yahudileşmesine ve Hristiyanlaşmasına mani olmamıştır. Bu son derece çarpıcı gerçek, sadece geçmiş kavimlerin durumunu anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda bizi şu hayatî sorunun muhatabı kılıyor:
İslâm Ümmeti’ni yahudi ve hıristiyanlarınkine benzer bir hüsrana sürüklenmekten koruyacak olan nedir? Hiç şüphesiz bu sorunun cevabı “Sünnet-i Seniyye”dir. Onun kurtarıcı rehberliğinden kendisini müstağni zannedenlerin varacağı yer iki dünyada da hüsrandan başkası olmayacaktır. Zira Efendimiz s.a.v. :
“Nefsimi kudret elinde tutana yemin ederim ki, hevâsını (arzu ve isteklerini) benim getirdiklerime tabi kılmayan iman etmiş olmaz.”
(Begavî, Şerhu’s-Sünne, 1/213) buyurmuştur. Ulemamızın bu hadiste ifade buyurulan “benim getirdiklerim” sözünün sadece Kur’an’ı anlatmadığı, buradaki esas vurgunun Sünnet-i Seniyye’nin rehberliğini anlattığı konusunda aydınlatıcı beyanları vardır.Dolayısıyla bu dinin hakkıyla öğrenilmesi de, yaşanması da ancak Sünnet-i Seniyye’ye ittiba ile mümkündür.
Sabirla ve lutfen dikkatle okuyun...
Toplumsal ilişkilerimize dikkat!
Pek çok ayet-i kerime bu temel gerçeği vurgulamaktadır. Onlardan birisi şudur:
“(Ey Habibim!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana ittiba edin ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Âl-i İmran, 31)
Efendimiz s.a.v.’den nakledilen bir hadis bu ayeti şöyle tefsir ediyor:
“Kim Allah’ın ve Rasulü’nün kendisini sevmesini istiyorsa, doğru sözlü olmaya, emanete riayete ve komşusuna eziyet etmemeye baksın.” (Abdürrezzak es-San’ânî, el-Musannef, 11/8)
Lutfen dikkatt!!! ilimsiz amel olmaz !
Üretim ve tüketim anlayışımıza, eğlenme ve dinlenme tarzımıza, aileden başlayan toplumsal ilişkilerimize kadar hayatın her alanında Sünnet’in öngördüğü davranış ve tutumu ortaya koyamıyorsak, Allah Tealâ’nın sevdiği ve bağışladığı bahtiyarlar arasına girmemiz hiçbir zaman mümün olmayacaktır.
Yüce Kitabımız’da “De ki: Eğer Allahı seviyorsanız bana uyun ki Allah sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin.” (Âli İmran, 31) buyurulmaktadır.
Efendimiz s.a.v. de, yukarıda zikrettiğimiz üzere “Hevâsını (arzu ve isteklerini) benim getirdiklerime tabi kılmayan iman etmiş olmaz.” buyurmak suretiyle Kur’an-Sünnet bütünlüğüne ve Sünnet’i dışlayarak müslüman kalmanın imkansızlığına dikkat çekmiştir. Dolayısıyla hakiki ve makbul iman, ancak Efendimiz s.a.v.’in rehberliğine titizlikle riayet etmekle mümkün olacaktır.
Lutfen dikkat ediniz!!!
Medeniyet, kültür ve Sünnet
Yukarıda Sünnet-i Seniyye’nin, bizim için hayat rehberi olduğunu söylemiştik. Sünnet’e yaptığımız bu vurgu akla şöyle bir soru getirebilir:
Müslümanlığımızın temeli Kur’an-ı Kerim olduğu halde, Sünnet’e bu kadar vurgu yapmak doğru mudur?
İlk bakışta bu soru haklı gibi görünmektedir. Ancak meseleye biraz yakından baktığımızda farklı bir durumla karşılaşırız. Sünnet-i Seniyye Kur’an-ı Kerim’in hayata aktarılmasının biricik yoludur. Bu noktada herhangi bir farklı görüş ileri sürülemez.
Kur’an bize Oruç tutmamızı emreder; Sünnet ise onu Teravih’le, sahurla, iftarla süsleyerek hayatımıza indirir.
Kur’an bize infak ve tasadduku emreder; Sünnet onu “vakıf” formatında müesseseleştirerek hayatımıza sokar.
Yine Kur’an bize zekâtı emreder, Sünnet onu fıtır sadakasıyla ve nafile tasadduklarla güçlendirerek toplumsal dayanışmayı perçinler.
Bütün bu ve benzeri meseleler Din’in toplumsal hayatta yaşanması için vazgeçilmez yapılanmalardır ve hepsinin kaynağının Sünnet-i Seniyye olduğuna dikkat edilmelidir. Kur’an’ın, muhataplarını sıklıkla Rasul-i Ekrem s.a.v.’e itaat ve ittibaya yönlendirmesinin altındaki en önemli saik budur. Bu durum, müslümanların inşa ettiği kültür ve medeniyetin Sünnet-i Seniyye üzerinde yükseldiği gerçeğini dikkatimize sunmaktadır.
Allah rizasi icin biraz tefekkur edelim ve sunnete riayete dikkat edelim insallah...
Yine Efendimiz s.a.v., dinde aslı olmayan bid’at uygulama, inanç ve tutumlardan ümmetini şiddetle sakındırmışken, hayatı kompartımanlara ayırıp, bazı alanları Din’in ve Sünnet’in denetiminden bağımsız düşünmek mümkün olabilir mi?
“Çağa ayak uydurmak”, “dünyanın gerisinde kalmamak” gibi gerekçelerle Kur’an ve Sünnet’in çizdiği çerçeveye burun kıvırmak, onu “modası geçmiş” olarak telakki etmek, tam da “tecdid” faaliyeti kapsamında istikamete sokulması gereken “sapmalar” olarak dikkat çekmektedir. Sünnet-i Seniyye’yi ciddiye alan ve hayatını Efendimiz s.a.v.’in rehberliğinde yönlendiren bir insanda böyle tutumların görülmesi mümkün değildir.
Lutfen okuyun ve cevrenizdekilere okutun... Bu her muslumanin uzerine vazifedir... Birbirimizi uyaralim ki insallah ummetine layik olalim...Sefaatine de nail olabilelim umidi ile... Dualarinizla...
This entry was posted
on Pazar, Mayıs 01, 2011
at 17:42
and is filed under
Hazine-i ilim
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.
HAKKIMDA
- Tespih Taneleri...
- O'nun (CC) adı ile dokunmalı Kelam'a, kaleme. Bunun için 'Bismillah' diye başlarız söze. Rahman'dan hepimize, Rahim'den yalnız bize gelenle yazarız. O'nun lütfu keremiyle, yalnız O'nu razı etmek üzere yazarız. Ruhumuz ve bedenimizle çeker Besmele'yi, dalarız özlere...
İLETİŞİM ADRESİ
tesbihtanelerim@gmail.com
Sevgili Dostlarim
Blogger tarafından desteklenmektedir.
Son Yorumlar
Facebook Grubum
Kategorilerim
- Hayatin icinden...
- Hikmet Damlalari
- Hazine-i ilim
- Icimden Geldigi Gibi...
- Siirler
- yasanmis hatiralar
- Ruha dokunanlar
- Tane Tane Istanbul
- Pasta ve Börek Tariflerim
- Duyurular
- Yemek Tariflerim
- Kitap Tavsiyeleri
- Allah dostlari
- Tebessum Ettirenler
- Ezgi ve İlahiler
- Mimlerim ve Ödüllerim
- Hayatın içinden
- Hayatın içinden...
- Tane tane İstanbul
Blog Arsivi
-
▼
2011
(176)
-
▼
Mayıs
(13)
- BOĞAZİÇİ VE ADALARDA SEYRİ SEFA TURLARI
- Seyr-i Istanbul
- Dünya nedir, Bilir misin?
- Bilmez ki !
- Üç Şey
- FİLİSTİN GİBİYİM İŞTE...
- ONLAR ÇARESİZ DEĞİLLERDİ
- ilim olmazsa amel de olmaz !
- Butun Annelerin Ellerinden Opuyorum ama Anneler Gu...
- Hasan-el Benna diyor ki !
- Tasavvufa Derin Bir Mana !
- Oyle Bir Ol Ki !
- O'nsuz Saadet Olmaz ! O'nsuz Hic Bir Sey Olmaz!
-
▼
Mayıs
(13)