Yavuz Sultan Selim, kıyafet değiştirip (tebdil-i kıyafet edip) Eminönü’deki kuşbazları (kuş satanlar) teftişe çıkmıştı...Altın kafes içinde satışa çıkarılan bir yaban ördeği dikkatini çekti...Fiyatını sordu...Kuşbaz fiyatını söyledi. Çok yüksekti. O fiyata rahat rahat bir ev alınabilirdi.
“Bunun fiyatı diğer yaban ördeklerinden niçin bu kadar yüksek?..” diye sordu.“Çünkü” dedi kuşbaz, “bu çok özel bir kuştur. Hangi göle bırakırsanız bırakın öyle bir ötmeye başlar ki, çevredeki bütün yaban ördekleri göle doluşur. Siz de rahatlıkla avlarsınız.”Yavuz yaban ördeğini satın aldı. Yanındaki muhafızına verdi. Bir de kesin talimat ekledi:
“Şunun kafasını kopar!”
Kuşbazın aklı bu işe ermemişti. Onca paraya kıyılıp satın alınan kuş, öldürülür müydü?
“Neden öldürüyorsunuz?” diye kekeledi.
Yavuz kuşbazın gözlerinin içine bakarak konuştu: “Kendi kanına ihanet edenin cezası ölümdür!”
Çaka Bey, Oğuzların Çavuldur Boyu’na mensup bir Türk’tü....Küçük yaşta Bizans’a esir düşmüş, “Çaka” olan ismi “Protonolilismus” yapılmış, Bizans saraylarında eğitilmiş, Bizans prensleri, prensesleriyle birlikte okumuştu...Askerlik mesleğini seçti. Dirayeti, zekası, kahramanlığıyla kısa süre içinde generalliğe yükseldi. 1081 yılında tahta çıkan Birinci Aleksi Komnen’in en yakın arkadaşı ve danışmanıydı.Bir gün İmparator Aleksi Komnen, Çaka Bey’i yanına çağırdı:
“Söyle bakalım arkadaşım” dedi, “bana yardıma hazır mısın?”
Çaka Bey tereddütsüz cevap verdi:
“Elbette. Size her zaman hizmete hazırım İmparator Hazretleri, emredin.”
“Bilmek istediğim şudur: Hiçbir ayırım yapmadan bütün düşmanlarıma karşı savaşır mısın?”
“Tabii savaşırım! Sizi korumak benim vazifem.”
“Düşmanlarım Türkler olsa da savaşır mısın?”
Çaka Bey, son soru karşısında durakladı. Ne cevap vereceğini birden kestiremedi. Sustu.
“Neden sustun? Türklerle savaşır mısın diye sormaktayım.”Başını iki yana salladı Çaka Bey:
“Bunu benden istemeyeceğinizi umuyorum, İmparator Hazretleri...”
İmparator şaşırmıştı: “Ama niçin?..”
“Çünkü damarlarımda, savaşmamı istediğiniz ırkın kanı dolaşıyor. Kanıma ihanet edemem!”
“Hâlâ Türk olduğunu mu söylemek istiyorsun?”
“İnsan kendi soyunu sopunu belirleyemez İmparator Hazretleri. Bir kan bağıyla doğar ve aynı kan bağıyla ölür. Asıl hain kanına ihanet edendir! Kanına ihanet eden, kendine ihanet eder!”
İmparator hayal kırıklığına uğramıştı: “Seni iyi eğitememişiz” dedi öfkeyle, “bizi kandırdın.”
Çaka Bey, taşı gediğine koydu:
“Ben sizi değil, siz kendi kendinizi kandırdınız. Ne dinimden vaz geçtim, nede kanımdan. İnsan yeri geldiği zaman canından vaz geçebilir, ama dininden ve kanından asla vaz geçemez!”
Dışarı çıktığında arkadaşları etrafını aldılar. Onlara göre yaptığı delilikti. İmparator’un dediğini yapıp Türklerle savaşsaydı, daha çok yükselebilir, hatta bir gün bir yolunu bulup imparator bile olabilirdi.“İmparator olmak istemiyorum!” diye cevap verdi, Çaka Bey, “Kendi canıma kılıç çekemem.”Ve bir ihtilâl esnasında Bizans’tan kaçtı. Eskiden kumanda ettiği adamlarının başına geçti (1081).
“Allah’ın bana gösterdiği yoldan yürüyeceğim; milletime ölünceye kadar hizmet edeceğim” diyordu.
İzmir’i ve çevresini fethedip “İzmir Beyliği”ni kurdu. Bir donanma vücuda getirdi, “İlk Türk Amiralı” oldu. Yıllarca Bizans’a kan kusturduktan sonra, kendi kanından biri (Kılıçarslan) tarafından öldürüldü (1097).
Yavuz Bahadıroğlu
This entry was posted
on Çarşamba, Eylül 28, 2011
at 19:35
and is filed under
yasanmis hatiralar
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.