Eskiden sıkça rastlardım, arabaların arka camından dışarı bakıp etrafa gülücükler dağıtan, el sallayan çocuklara; ve onları her gördüğümde, kendi küçüklüğümü hatırlardım.
Bizim zamanımızda böyle geniş arabalar, jipler yoktu. Küçücüktü arabamız, arka koltuğa zar zor sığardık.
Çocukluk aklı işte!
Annemin onca kızmasına rağmen yanımızdan geçen arabaların içindeki yolculara, şirinlik yapardım.‘Beni tanırlar mı?’ korkusu yoktu!
‘Acaba yanlış anlarlar mı?’ kaygısı, aklımın ucundan bile geçmiyordu ki!
Zihnim, tanımıyordu kuralları; bilmiyordu insanlardan gelebilecek zararları.
Anladım ki bedeni büyüdükçe, cesareti ve kapasitesi küçülüyor insanın.
Şimdilerde kendime şaşıyor, çoğu şeyden ürküyorum.
Bazen evden dışarı adımımı bile atasım gelmiyor.
Of! Off! Galiba bu aralar dünya hastalığına yakalandım.
Son günlerde dekorasyon dergilerine merak sardım.
Her hafta başında gazete bayisinden onlarca dergi satın alıyor sonra eve gelip paltomu çıkarttığım gibi onları karıştırmaya başlıyorum.
Sayfaları her çevirişimde içim gidiyor, kalbim güm güm atıyor. İstiyorum ki benim evim de dergilerdeki gibi dayalı döşeli olsun. Modern, klasik, barok…
Herkesin zevkine göre farklı dekorasyon çeşitleri var, bu dergilerde.
Geçenlerde ‘klasik’ bir salon takımı beğendim tıpkı saraylardaki gibi!
İçimden geçirdim; şöyle başköşesine oturuversem, fena olmaz mı yani!
Sonra diğer sayfayı çevirdiğimde öyle bir mutfak gördüm ki az kalsın oturduğum yerden düşüyordum!
Ne yalan söyleyeyim!
O an geniş ve ferah bir mutfağa sahip olmak istedim.
Duvara koltuğu dayayayım… Gündüzleri oturma odasını kirletmeden orada oturayım...
Hatta yemeği mutfakta yemek son derece pratik olabilir!
Biliyor musunuz?
Bugüne değin hiç geniş bir evim olmadı benim.
Çünkü mal mülk derdim yoktu, hayatta sağlık, huzur ve afiyetten başka bir şey dilemezdim. Dünyanın en albenili eşyasını getirseler, kafamı çevirmezdim.
Eskiden ne kadar küçüktü arzularım, heveslerim.
Başkasının sahip olduğuna bakmaz, elimde avucumda olanla avunur, mutlu olurdum.
Şimdilerdeyse hayallerim aldı başını gidiyor, arkasından kovalamaya gücüm yetmiyor, nefesim kesildi.
Yeter artık soluklanmalıyım!
O da yetmez, sorgulamalıyım!Eskiye dönmeli, kendime gelmeliyim.
Evet, son dönemlerde, kendimde bazı farklılıklar görüyor ve üzülüyorum.
Mesela maddiyata daha fazla önem veriyor, insanları dış görüntülerine göre değerlendiriyorum.
Ayrıca boğazıma çok düşkün olmaya başladım, saat başı abur cubur atıştırıyorum.
Haa bir de! Ağzım bir açıldı mı kapatamıyorum, gerekli gereksiz konuşuyorum.
Bana bir haller oldu, ruh sağlığım bozuldu, bunu adım gibi biliyorum!
Durumum vahim! Ruhum can çekişiyor.
Dünya esaretinin beni hasta ettiği yetmiyormuş gibi bu hastalık, her geçen gün benliğimi kuşatıyor. Alanım daralıyor.
Dikkatli olmalıyım! Dünya hastalığı çok yamandır, sinsice etraftaki insanlara bulaşır.
Derdime deva bulmam lazım. Bana acil şifa reçetesi gerekiyor.
Melda Bekcan
This entry was posted
on Cumartesi, Haziran 02, 2012
at 08:31
and is filed under
Hayatin icinden...
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.
2 yorum
Her hayrın başı olan Bismillah ile,
Alınanların hesabı alınmayanlardan, sahip olunanların hesabı, sahip olunmayanlardan çok ama çok çetindir. Varlık bir imtihan, yokluk bir imtihan. Ancak bu imtihanın kolayı varlık değil yokluk. Çünki olmadığından hesap sorulacak şey az. Peki ya varsa? Neyi, nereye, niye harcadın denmeyecek mi? Ne diyeceğiz o zaman? çevremizde dahi o kadar ihtiyaç sahibi varken nefsim bu koltukları mı çekti diyeceğiz? Yok... Bu hesap zor cidden.
Hayırda kalın.
15 Haziran 2012 08:36
Yorum Gönder
HAKKIMDA
- Tespih Taneleri...
- O'nun (CC) adı ile dokunmalı Kelam'a, kaleme. Bunun için 'Bismillah' diye başlarız söze. Rahman'dan hepimize, Rahim'den yalnız bize gelenle yazarız. O'nun lütfu keremiyle, yalnız O'nu razı etmek üzere yazarız. Ruhumuz ve bedenimizle çeker Besmele'yi, dalarız özlere...
İLETİŞİM ADRESİ
tesbihtanelerim@gmail.com
Sevgili Dostlarim
Blogger tarafından desteklenmektedir.
Son Yorumlar
Facebook Grubum
Kategorilerim
- Hayatin icinden...
- Hikmet Damlalari
- Hazine-i ilim
- Icimden Geldigi Gibi...
- Siirler
- yasanmis hatiralar
- Ruha dokunanlar
- Tane Tane Istanbul
- Pasta ve Börek Tariflerim
- Duyurular
- Yemek Tariflerim
- Kitap Tavsiyeleri
- Allah dostlari
- Tebessum Ettirenler
- Ezgi ve İlahiler
- Mimlerim ve Ödüllerim
- Hayatın içinden
- Hayatın içinden...
- Tane tane İstanbul
Blog Arsivi
-
▼
2012
(194)
-
▼
Haziran
(20)
- Ölümü Yoksullara Yakıştıranlar
- Sahte Dindarlar
- Evliliğin İki Düşmanı ‘Kin’ ve ‘İnat’
- Eski Evler, Eski İnsanlar...
- KÖLESİ DAMADI OLDU
- Ahh Vefaa !
- Benim Güzel Ağacım...
- Çöp Kamyonu Kanunu
- “Yarının Gelmesini Düşünme”
- Kadın Modernleşince Kıyamet Koptu!
- ESTAĞFİRULLAH !
- Tevbe Anahtarı...
- Zahmetsiz Rahmet Yok!
- Ümit iste !
- Hayret Ediyorum!
- Bebeginiz Aglayarak mi Uyaniyor?
- Yaaanii !
- İtiraf Ediyorum!
- Dikenler
- Eyvah! Dünya Hastalığı Salgını!
-
▼
Haziran
(20)