Ne zaman bir şarkıcı, sanatçı, akademisyen ya da iş adamının cenazesine rastlasanız şu cümleleri işitirsiniz:
"Ölüm ona hiç yakışmadı, daha çok erkendi, ölümü ona asla yakıştıramıyoruz, bize şaka yaptı, şimdi bizi bir yerlerden seyrediyor..."
Her cenazede, bu insanların ölüm duygusundan kaçmaya çalıştıklarını ve kendilerini bu şekilde avuttuklarını görürsünüz.
Aslında bal gibi de ölümün insanın karşısında duran dimdik bir gerçek olduğunu görüyor ve dünyanın yalan bir şey olduğunu fark ediyorlar. Fakat bunu bir türlü itiraf edemiyorlar.
"Ölüm ona hiç yakışmadı" cümlesini her işittiğimde şu soruları sorarım:
"Peki, ölümü kimlere yakıştırıyorsunuz? Ölümü yoksul ve kimsesizlerin bedeninde görmeyi mi arzu ediyorsunuz?"
Emin olun eğer yaşamın uzatılması ve ölümün ertelenmesi para ile mümkün olsaydı bütün dünyada sadece yoksullar ölürdü.
Ama yüce Rabbim dünyada imtihan gereği insanların kimisini para ile kimisini yoksullukla kimisini sağlıkla kimisini hastalıkla sınarken, ölüm gerçeği karşısında herkesi eşitliyor. Dünyevi olarak hangi imkânlara sahip olursanız olun ölümü tadacaksınız...
Fiili olarak bu dünyada mutlak anlamda eşitlik ve adalet ölüm gerçeği ile ortaya çıkar ve siz buna şahit olursunuz.
Ahiret toprağından kopartılmış olan insan bu dünyada aldatıcı hevesler ve lezzetler peşinde koşarken gerçek yurduna olan hasretinin farkında değild
ir. Ama hayatın içinde imtihanlar vardır ve böyle zamanlarda gerçeğe daha fazla yaklaşır. Dar zamanlarında zülüm karşısında ölümcül hasatlıklarında doğal afetlerde, ya da yaşlılıkta kendini ölüme daha yakın hisseder. Çünkü imtihan durumlarında dünya ile olan irtibat zayıflar ve kişi Allaha yaklaşır.
Ölümü sadece yoksullara yakıştıranlar bilmelidirler ki, dünyaya gözlerimizi kapatıp ahirete uyandığımızda insanlar bizim şaka yapmadığımızı ruhlarının derinliklerinde hissederler fakat bunu ifade edemezler.
Çünkü konumu ne olursa olsun Zincirlikuyu Mezarlığı'nın girişinde de yazdığı gibi
"Her canlı ölümü tadacaktır" Yani, eğer musallada bir tabut boylu boyunca uzanmışsa, biliniz ki, içindeki kişi her insan gibi ahirete intikal etmiştir.
Ve bu bir şaka değildir.
Fatma Tuncer
This entry was posted
on Cumartesi, Haziran 30, 2012
at 07:04
and is filed under
Hayatin icinden...
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.
2 yorum
Paylaşımlarınıza ekip olarak destek çıkıyoruz ve begenmeye Sürmeboru olarak devam edecek.
16 Temmuz 2012 15:12
Yorum Gönder
HAKKIMDA
- Tespih Taneleri...
- O'nun (CC) adı ile dokunmalı Kelam'a, kaleme. Bunun için 'Bismillah' diye başlarız söze. Rahman'dan hepimize, Rahim'den yalnız bize gelenle yazarız. O'nun lütfu keremiyle, yalnız O'nu razı etmek üzere yazarız. Ruhumuz ve bedenimizle çeker Besmele'yi, dalarız özlere...
İLETİŞİM ADRESİ
tesbihtanelerim@gmail.com
Sevgili Dostlarim
Blogger tarafından desteklenmektedir.
Son Yorumlar
Facebook Grubum
Kategorilerim
- Hayatin icinden...
- Hikmet Damlalari
- Hazine-i ilim
- Icimden Geldigi Gibi...
- Siirler
- yasanmis hatiralar
- Ruha dokunanlar
- Tane Tane Istanbul
- Pasta ve Börek Tariflerim
- Duyurular
- Yemek Tariflerim
- Kitap Tavsiyeleri
- Allah dostlari
- Tebessum Ettirenler
- Ezgi ve İlahiler
- Mimlerim ve Ödüllerim
- Hayatın içinden
- Hayatın içinden...
- Tane tane İstanbul
Blog Arsivi
-
▼
2012
(194)
-
▼
Haziran
(20)
- Ölümü Yoksullara Yakıştıranlar
- Sahte Dindarlar
- Evliliğin İki Düşmanı ‘Kin’ ve ‘İnat’
- Eski Evler, Eski İnsanlar...
- KÖLESİ DAMADI OLDU
- Ahh Vefaa !
- Benim Güzel Ağacım...
- Çöp Kamyonu Kanunu
- “Yarının Gelmesini Düşünme”
- Kadın Modernleşince Kıyamet Koptu!
- ESTAĞFİRULLAH !
- Tevbe Anahtarı...
- Zahmetsiz Rahmet Yok!
- Ümit iste !
- Hayret Ediyorum!
- Bebeginiz Aglayarak mi Uyaniyor?
- Yaaanii !
- İtiraf Ediyorum!
- Dikenler
- Eyvah! Dünya Hastalığı Salgını!
-
▼
Haziran
(20)