Hayırlı Cuma'lar arkadaslar...
İmtihandayız bu dünyada.
Varlıkla-yoklukla, eşimizle-evlâtlarımızla denenip sınanmadan ayrılamayacağız bu hayattan… “Kol kırılır yen içinde kalır!”dan, “Yiğidin malı meydanda!” sistemine geçiş yapan günümüzde evlilik müessesesini korumak güçleşmeye başladı.
Çok enteresan bir durum ama “evlenince insanlar çocuklaşıyorlar” sanki! Koskocaman kişiler, yerine göre okullar okumuş, makam-mevkilere gelmiş insanlar fark etmeden çocuklaşmaya başlıyorlar.
Bu çocukluk, Doğan Cüceloğlu'nun bahsettiği “içimizdeki çocuk” değil üstelik! Ciddi ciddi küsen, bağıran, haykıran, hoşuna gitmeyen bir durum olduğunda tepinen, eşine lâkaplar takan, ağzına gelen her lâfı söyleyen çocuk!
Tartışma anında kapıları çarpıp çıkan, eline geçen eşyaları ucuz-pahalı demeden duvarlara çarpıp parçalayan, camdan aşağı “İmdât! Burada deli var, kurtarın beniii!” diye bağıran, intikam olsun diye eşinin en kıymetli giysilerini makasla parça-pinçik eden, evde görmek istemediği eşyalarını camdan aşağıya fırlatan...
Hey! Durun bir dakika! Çocuklara haksızlık ediyorum! Hangi çocuk bunları yapar ki? Ama evli-barklı insanlar bunları yapıyor mââlesef…
Halbûki “En değerli hazinemiz; Ailemiz!” Sahip olduğumuz hazinemizi korumamak, muhafaza altında tutmamak akıl kârı mı?
Ne dersiniz?
This entry was posted
on Perşembe, Mayıs 03, 2012
at 20:05
and is filed under
Hayatin icinden...
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.