Yağmurun yağmadığı şehirler düşlerken sana ben. Yorgun karanfillerin sencil denizlere düşüşü geldi aklıma. Dalgalanmamış bir denize kaç çocuk gözyaşı dökebilir diye sormuştun bana. Cevabını yokluğunda buldum. Ağlayan bir çocuk için kaç deniz dalgalanabilir alemde.
İşte böyle yâr.
Kendi kendime sorduğum soruların cevabını yalnızlıktan aldığım günün adıydı aşk belki de. Sözlerin içinden seçilen bir sözdü. Hiç kimseye ve herşeye dair bir hissin sürüncemesi. Vaktin ipliğini hüzne saran annelerin, çocuklarına gözyaşlarından bir mezar kurabilme elemi.
Aşk her dilde aynı diyorlardı ama aşkın hangi dile mukabil olduğunu kimse bilmiyordu. Şehrin vakanüvistleri kendi usaresinde yatan müessir korkuya biat etmişti. Ve yeise düşen her gönülde bir leyla düşlemesiydi aşk.
Mecnunca bir çaresizlik gezinirken parmak uçlarında aşksız kentin. Sahraları kırmızı bir alev topunun bergüzârlığıyla yakan İbrahim'lere haramdı aşk. Tahrimen mekruh kılınmıştı kölelik denizinde özgür bir aşkın gemisini yürütmek.
Ah yâr.
Yarasaların dahi tersinden göremediği yegâne varlıktı aşk. Dik ve onurluydu. Boyun eğmezdi hiçbir kuvvete. Herkes herşeyi satın alabilirdi. Ama pazarda her akşam satılamayanlar listesinde aşk vardı. Yitik bir ömrün tek hatırasıydı aşk. Müzmin bir ticaretin tek bakiyesi.
Sana ellerimle gökyüzüne fırlattığım yağmurları sunmak isterdim. Toprağa düşmeden daha, damlaları avcunda biriktiren çocukların şarkısını dinletmek. Suya yazılan her yazıya adının katrelerini karıştırdım yâr. Bu yüzden adını ebru koydum senin.
Ah yâr.
Yeryüzünün bütün kuşları ve bütün hüzünleri adına, sana en kutsal aşkın yeminini vermeye ramak kalmışken. Yarama tuz diye basılan bu sessizliğin alamet-i fârikası nedir. Nedir bana gecenin içinde karanlığı dahi beyazı gösteren sır. Esrârını bilebilseydim avcumdaki güneş çiçeklerinin, gölgelemezdim gönül bahçeni ellerimin yağmuruyla.
Sana toprağın arasındaki çatlaktan yağmura bakan bir ölünün sözleriyle susuyorum. Konuşsam dilimi mimleyecek yağmur halkaları. Aşktan yanan kalbime buz düşleri üşüşecek. Susmalıyım yâr. Bağıracaksam sana mahşerin on beşinci günü. Susmalıyım.
Bilirsin yâr.
Baharı beklemeyen yaprağa konmaz yusufçuk kuşları. Zemherileri göğsünde eritmeden hangi baharın müjdelerini duyabilirsin. İşte şimdi. Kemik sesleri törpülüyor hüznümün kılcal damarlarını. Ve cehenneme bir bilet ısmarladım ben. Aşkı kim kirletirse onun adına kesilecek. Ama sen yâr. Senin adın yâr. Cennet'i kalbeyleyen erguvan kokularına karışır adın.
Bilesin yâr.
Gümrâh bir ırmağın son damlasını aşk ile yıkayıp sana akacağım sonsuzluğun dehlizlerinden. Mısra mısra yollarına adanıp hece hece secdene kapanacağım. Bir Leyl rüyası bu yâr. Gözlerimiz kapanınca göreceğiz.
Unutma yâr.
Aşk yaşarken ölsede
Öldükten sonra yine yaşanır
(İbrahim Sâki)
__________________
9 yorum
Harika yazmis cok hosuma gittigi icin paylasmak istedim. Degerli yorumlarin icin cok tesekkur ederim...
ne demek ben paylesimlarin icin tesekkur ederim...
tek kelime ile güzel...
Ha- ri-ka
http://kaysersultans.blogspot.com/
Bismihi Subhanehu..
Yazı son satırlara kadar gayet hoş. Ancak..
''Aşk yaşarken ölsede
Öldükten sonra yine yaşanır''
bölümüne itirazım var. Çünki yaşarken ölebilene ''aşk'' denmez. Bir yanılgıdan ibarettir. İskender Pala'dan bir cümle ile.. Cümlede hata ya da eksiğim olabilir. Ama anlam değişmiyor. Der ki;
''Aşk iğnesiyle dikilen dikiş, kıyamete kadar sökülmezmiş''.. Bu boyutuyla da ''aşk yaşarken ölsede'' ifadesi,öldükten sonra yaşanırla çelişiyor. Aşkın özelliğidir ki değişmez, eksilmez, kaybolmaz, yok olmaz. Başlangıcı için takdir olunan zaman olur ama bitişine dair bir zaman yoktur. Bitişe dair bir zaman varsa zaten o hal yine ''aşk'' değildir..
Acizane düşünceler yansıdı kelama. Bir aciz tarafından düşünceye yansıyanlar harf, kelime ve cümle oldu. Takdir edene hamd olsun. Yazdıklarımdaki tüm yanlış ve kusurlar bana aittir. Tüm doğru ve güzel olanlar Kelamın asıl sahibi Rabbime aittir.
^Rabbim paylaşımınız için razı olsun.
Şehr-i İstanbul'dan..
Maesselam, maeddua.. Fiemanillah..
Bismihi Subhanehu..
Cumanız hayırlı ve mübarek olsun...
Maesselam, maeddua.. Fiemanillah..
Tesekkur ederim sizinde cumaniz mubarek olsun. Önceki yorumunuza gelince yine değişik bir taraftan bakmışsınız. Anlıyorum lakin aşk hersey de ya da herkeste farklı tecelli eder zannındayım. Her kalpte uyandırdığı his ayrıdır ibrahim saki de bu tarz da şekillenmiş doğruluğu tartışılır tabi ama yüreğinden akıp giden kelimelerle cümleler kurarken doğru mudur diye düşünemez aşkla yanan bir kalp. Çünkü yaptığı ve yaşadığı, konuştuğu ve yazdığı her şey abartilıdir zaten. Üzerinde uzun uzun konuşulacak bir mevzu ama vakit yok. Allah'a emanet olunuz. Saygilarimla
Bismi Hu ile..
Aşk'ın mahiyeti aynı aslında. Mahiyeti farklı olan kullar. Herkeste aynı tecelli eder bu boyutta. Ama fıtrat ve donanım o tecelliye farklı şekil verir. Her kalpte uyandırdığı his aynıdır. Farklı olan yansımasıdır.
Aslında şu an ikimizde aynı şeyleri yazıyoruz. Farklı yansımalara şehadet ediyor cümleler.
Aşk-ı Hakikiye ulaştırmayan her türlü aşkımsılıklardan Aşkın hakiki sahibi Allah'a sığınırız.
Maesselam, maeddua.. Fiemanillah..
Yorum Gönder
HAKKIMDA
- Tespih Taneleri...
- O'nun (CC) adı ile dokunmalı Kelam'a, kaleme. Bunun için 'Bismillah' diye başlarız söze. Rahman'dan hepimize, Rahim'den yalnız bize gelenle yazarız. O'nun lütfu keremiyle, yalnız O'nu razı etmek üzere yazarız. Ruhumuz ve bedenimizle çeker Besmele'yi, dalarız özlere...
İLETİŞİM ADRESİ
Sevgili Dostlarim
Son Yorumlar
Facebook Grubum
Kategorilerim
- Hayatin icinden...
- Hikmet Damlalari
- Hazine-i ilim
- Icimden Geldigi Gibi...
- Siirler
- yasanmis hatiralar
- Ruha dokunanlar
- Tane Tane Istanbul
- Pasta ve Börek Tariflerim
- Duyurular
- Yemek Tariflerim
- Kitap Tavsiyeleri
- Allah dostlari
- Tebessum Ettirenler
- Ezgi ve İlahiler
- Mimlerim ve Ödüllerim
- Hayatın içinden
- Hayatın içinden...
- Tane tane İstanbul