Arafat'ta, 5 yıldızlı otellere bir dünya para harcayarak gelen insanlar da, cebinde bir kuruş para olmayan insanlar da var. Türkiye'nin en zengin iş adamları, otel ve hastanesi olan insanlar, Sanatçılar, şarkıcılar da vardı orada. Ama Arafat'a çıktığınız zaman herkes bir boya geliyor. Arafat, bu dünyadan Ahiret'e hiçbir şey götüremeyeceğinizin bir göstergesi.
Hac farizanız için Mekke'ye geldiniz. Kabe'yi ilk gördüğünüzde yaşadığınız duygularınızı öğrenebilir miyiz?
Tabii, etkilenmemek mümkün değil. Müthiş bir coşkulu kalabalık. İnanmış insanlar topluluğu. Bana dediler ki, "Kabe'yi görene kadar yere bak. Kabe duvarlarının yakınına geldiğinde, gözlerini aç." Ben de öyle yaptım. Bir de şu duayı ezberledim; "Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke la şerike leke lebbeyk." Bu da ayrı bir haz katıyor insana. Bestesi insanı coşturuyor. Kabe'yi gördüğünüzde bir ağlama krizi geliyor. Günahlar, hatalar, riyalar, yalanlar hepsi dökülüyor. Arınmak dedikleri şey bu olsa gerek. Sonra tavafa girdik. Kalabalıktan hiçbir yere kımıldayamıyorsunuz. Bu kadar kalabalığa, insanların birbirini sıkıştırmasına rağmen hiç darlanmıyorsunuz. Müthiş bir motivasyon, müthiş bir adrenalin. Kaç kere döndüm bana mısın demedim. İkinci tavaf esnasında Kabe'nin duvarlarına dokundum. Ben İmam Humeyni'nin cenaze törenine katılmıştım yine Muammer Kaddafi'nin Amerika'yı telin mitingine katılmıştım, bir de Hindistan'da Ganj nehrinde bir festivale katılmıştım. Meslek hayatımın en büyük kalabalıklarına şahit olmuştum diyordum. Ama, Mekke'de gördüğüm kalabalık yanında onlar çok tenha kaldı.
Mekke'deki günlük hayattan aklınızda kalan enteresan bir anekdot sorsak ne söylersiniz?
Yer Mekke ve bir namaz vakti. Bir anda hayat duruyor, her şey namaza endeksleniyor, işyerleri kepenklerini indiriyor. Satıcısından, işyerinin sahibine kadar herkes müşteriyi uyarıyor. İnsanlar buldukları en uygun yerde namaza duruyor. Kabe-i Mükerreme'nin dışından baktığınız zaman, yüz binlerce kişinin aynı anda namaz kıldığına şahit oluyorsunuz. Bunu hiçbir ideoloji, hiçbir maddi güç, hiçbir lider insanlara yaptıramaz. Kaldı ki, 72 milletten, her ırktan, her renkten, her dilden ama aynı dinden insanlar müthiş bir armoni vaziyette. Keşke Suudi Arabistan yetkilileri bunu bu kadar sıkı tutmasalardı. Belgeselleri yapılsaydı, hatta bunun yarı dökümanter sinema filmi çekilebilse. İnsanların evlerinden, köylerinden gelerek ne pahasına olursa olsun, Hac farizasını yerine getirmek için bir şehirde bir anda nasıl bu kadar kalabalıklaştığını ve organize şekilde olduğunu gördük.
Arafat mahşer yerini hatırlatıyor değil mi?
Arafat, başlı başına bir hadise. Kelimeler bu olayı anlatabilmek için kifayetsiz kalır. 5 milyon kişinin olduğu söyleniyor. Normal olarak abdest almaya iki kişinin kolunda giden yaşlı dedeler, teyzeler, Arafat'ın o güç koşullarında dağcı gibi, trekking yapıyor gibi yürüyorlar. Ve düşünün bütün bu insanlar orada yatıp kalkıyor aynı zamanda.
Ve her milletten ve sınıftan insan var...
Evet. Beş yıldızlı otellere bir dünya para harcayarak gelen insanlar da var. Ama cebinde bir kuruş para olmayan insanlar da var. Orada yatıp kalkıyorlar, taşların üzerinde. Birçok iş adamıyla röportaj yaptım. Mesela Nevzat Demir'le. Adam Beşiktaş Spor Kulübü'ne tesisler yapmış, Büyük otellerin sahibi olan iş adamları var. Ünlü bir Hastane'nin sahibi var. Sanatçılar var, Kibariye, İzzet Yıldızhan. Arafat'a çıktığınız zaman herkes bir boya geliyor. Hani kefenin cebi yok diyorlar ya. Arafat, bu dünyadan Ahirete hiçbir şey götüremeyeceğinizin bir göstergesi.
Şeytan taşlama ibadetiyle ilgili neler söyleyeceksiniz?
Şeytan taşlama ibadetin yapıldığı alan çok kalabalık. Doktorum bana oraya gidip gelme konusunda zor izin verdi. İnsanların, kendilerini hataya, günaha zorlayan şeytanı sembolik olarak taşlamaları gerçekten çok haz verici bir ibadet. Bu sembolü sadece bir kerelik değil, her zaman yapabilmek çok önemli.
Tekrar imkan olsa gelmek ister misiniz?
Tekrar tekrar gelmek isterim. İmkan olsa da her sene gelirim.
Sık sık Hac'a gidenler eleştiriliyor ama...
Herkesin fikrine saygım var. Bazı kesimlerde Hacc'a gitmek denildiğinde dudağının kenarıyla gülünür, istihza edilir, gereksiz bir masraf olarak görülebilir. Ben onlara şöyle diyorum; gelin bir gözlemci olarak bakın, 5 milyon insan sizden daha mı akılsız? Buradaki hiçbir ibadeti anlatmaya kelimeler yetmez. Papayı bile buraya getirseniz, "Acaba hak dine dönsek nasıl olur?" diye düşünebilir.
Mekke'den Medine'ye geldiniz. Resulullah, "Kim benim huzuruma gelir, bana selam verirse, şefaatim onun üzerinedir" buyuruyor. Ne diyeceksiniz Medine hakkında?
Bir defa, ilk defa bu kadar temiz bir ibadethane gördüm. Mimari yapı itibariyle şaheser. İki milyon kişi aynı anda namaz kılabiliyor. Resulullah'ın dava arkadaşlarının, din kardeşlerinin, ashabının ebedi istirahatgahlarını görmek çok önemli. Çocukluğumuzdan beri, Kadir gecelerinde olsun, özel günlerde olsun, Topkapı Sarayı'nda, Fatih'te Hırka-i Şerifte kutsal emanetleri, Sakalı şerifleri görüp çok etkileniyoruz. Şu anda biz O'nun beş adım ötesindeyiz. Seçilmiş insanlar buraya gelenler. Çok bahtiyar hissediyorum kendimi. Gazeteci olarak da çok önemli bir iş yaptığımı düşünüyorum. İnşallah Allah (c.c.) bizden razı gelmiştir.
This entry was posted
on Pazartesi, Aralık 20, 2010
at 11:32
and is filed under
yasanmis hatiralar
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.