Hazret-i Mevlânâ buyuruyor ki :
"Ey kardeş, sen, tefekkür ile hayat bulmalısın.
Bedenin, kemik ve etten ibâret, hayvanlarda da aynı. Eğer tefekkürün gül ise, sen gül bahçesindesin. Yani dünya cennetindesin. Tefekkürün diken ise, külhan kütüğüsün."
Hiç şüphesiz, insanoğlu için kaçınılmaz bir hakikat olan ölüm, herkesin karşısına, yaşadığı hayatın keyfiyetine uygun bir mâhiyette çıkacaktır.
Hazret-i Mevlânâ bu hususu ne güzel ifâde etmektedir:
"Oğul, herkesin ölümü kendi rengindedir."
"Ey ölümden korkup kaçan can! İşin aslını, sözün doğrusunu istersen, sen aslında ölümden korkmuyorsun, sen kendinden korkuyorsun.
Çünkü ölüm aynasında görüp ürktüğün, korktuğun, ölümün çehresi değil, kendi iç dünyanın çirkin yüzüdür. Senin rûhun bir ağaca benzer. Ölüm ise o ağacın yaprağıdır. Her yaprak ağacın cinsine göredir..."
Ölümü, bir hüsran olmaktan kurtarıp bir zafere dönüştürebilmek, onu mâtem değil de "Şeb-i arûs / vuslat gecesi" hâline getirmek; ölüm sonrası için arzu edilen saâdet yurduna şimdiden hazırlanıp ölmesini bilenlerin kârıdır.
This entry was posted
on Cumartesi, Aralık 04, 2010
at 01:28
and is filed under
Hikmet Damlalari
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.