Samimiyete İhtiyacımız Var...  

Posted by Tespih Taneleri... in





İnsan samimi vicdan sahibi ise, her türlü kötülükten ve eksiklikten kurtulmayı içten arzu eder, Allah’ın merhametini ve rızasını kaybetmekten son derece korkar ve Rabbinin sınırlarına yaklaşmamaya çalışır. Yaptığı hatayı fark ettiğinde ise Allah’tan bağışlanma diler, tevbe ederek O’na yönelip döner.

Kötülüklerden arınmış olan mümin masumdur, saf ve temizdir. Ve müminin masumiyeti yüzünden okunur.

İçiyle dışı bir olan, kalbinde olanı sözlerine aynen yansıtan insan dürüst, açık ve net, kısacası samimi olması nedeniyle karşısındaki kişiye son derece güven telkin eder. Samimi insanın konuşması ve davranışları diğer insanları da olumlu etkiler.

Her şeyin başı samimiyettir çok candan olmaktır, çok güzel huylu olmaktır. İnsanın derinliği olması ve o insanın içindeki derinliği keşfetmek çok güzeldir, yüzeysellik insanları mahvetmektedir.

Günümüzde dünyada maddeci, suni, yapmacık bir yapı meydana gelmiştir ve insanlar kendi bedenlerini kendi elleriyle öldürmektedirler. Kendi sevgilerini de kendi elleriyle yok etmektedirler.

Sevgi ve samimiyet gittikten sonra geriye kokuşmuş bir ceset kalır ve artık o zaman insan için çile günleri, acı günleri ve sürünme başlar.

Gün boyu çalışır para kazanır, o parayla gider akşam yemeğini yer, biraz televizyon izler, tartışır ve uyur. Ertesi gün yine işe gider, yine çalışır, yine yemek yer, yine kavga eder.
Kısacası, samimiyetsiz kişinin çile dolu bir yaşamı vardır.

İnsan dünyada kendisini rahatlatabilecek olan en kolay şeyi düşünürse, en zevkli ve en kolay şey olarak samimiyeti bulacaktır.
En kolay, en zevkli, insanı en rahatlatan, Allah ile bağlantısını çok sağlam hale getiren gücün adı samimiyettir.
Ancak insanlar, genel olarak samimiyetle maddi yönden çok şey kaybederler, bu nedenle de mantıklarını kullanmayı tercih ederler.

Örneğin, kişi doğruyu fark eder ancak dünyevi tutkularını tatmin amacıyla mantığını kullanır. Mantık insana çok şey kazandıracak gibi görünürse de, mantığını kullanan kişiler genelde sürünürler. Sürekli acı içinde, sürekli aşağılanarak ve eziyet içinde yaşarlar. Kısacası mantığını kullananlar, hep bir yaşam mücadelesi ve boğuşma içindedirler.

Mantıklarını kullanan insanlar çok şey kazanacaklarını zannederler. Ancak Yüce Allah orada gizli bir tuzak kurmuştur. Samimiyet insana ateş gibi görünür, oysa insan onun içine girdiğinde, onun tertemiz su olduğunu anlar.

Mantık ise insana cennet gibi görünür, içine girdiğinde insan cehenneme girdiğini anlar. Yani, mantık Allah’ın sınamak için kurduğu bir tuzaktır. Samimiyet yaşandığında, insanı kayıplara uğratacak ve zorluklarla doluymuş gibi görünür. Gerçekten de görünüşte kaybeder insan, ancak kaybettikçe kazanır.

Örneğin, insan yardıma muhtaç bir fakir görür, bolca para verir. Allah kat kat fazlasını nasip eder ve sağlık- sıhhat olarak karşılığını alır. Ancak bir başka kişi mantığını kullanır, parasız kalma endişesiyle fakirlere yardım etmez. Ancak o cimrilikle elinde tuttuğu o parayı, hastalandığında hastane parası yapar, sağlığı için harcar.

Platon, “insanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nelerdir?” sorusuna, “çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için para öderler. Yarından endişe ederken bugünü unuturlar. Dolayısıyla ne bugünü, ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.” şeklinde cevap verir.

Kur’an ahlâkı kişinin ancak samimi ve içten olması şartıyla gereği gibi yaşanabilir. İnsanın din ahlâkını yaşaması ve sonucunda da –Allah’ın izniyle- gerçek mutluluk ve kurtuluşa ulaşması, ancak Rabbine, kendisine ve diğer insanlara karşı samimi olmasıyla mümkündür. Çünkü gerçek anlamda iman, samimiyet zemini üzerinde gerçekleşir.

Dünya hayatında insana verilen sürenin kısalığı, kulluk ve ibadet görevlerini son derece açık bir şuurla yerine getirmesini gerektirir. 
Karşılığında ahiretteki sonsuz mutluluğun kendisini beklediğinin bilincinde olan insan, her an vicdanının sesini dinler ve Allah’ın Kur’an’daki emirlerine titizlikle uyar.
Çünkü samimi insan dünyada yaşadığı ‘göz açıp kapama süresi’ kadar kısa olan süre boyunca, her geçen saniye ölüme ve hesap gününe biraz daha yaklaştığının farkındadır.
Her davranışı, aklından geçen her düşünce Allah'ın bilgisi dahilindedir ve hepsinden sorumludur. Ve tüm bu gerçeklere uygun hareket ettiğinde de, ‘kesin olarak zarara uğramayacak bir ticaret’i (Fatır Suresi, 29) yapmış olacaktır.

İnsanların birçoğu samimiyetin gücünden ve etkisinden habersiz yaşar. Samimiyet ile karşılarındaki kişileri etkilemeleri mümkünken, doğallıktan uzaklaşarak yapmacık tavırlara başvururlar.

İçlerinden gelmediği halde, hatta kişiliklerine ters dahi olsa, etkilemek istedikleri kişinin hoşlanacağını umdukları davranışlarda bulunurlar. Etkilemek istedikleri kişilerin farklı karakter yapılarına ve özelliklerine göre de farklı kişilikler sergilerler. Bu samimiyetten uzak yaklaşım, gerçek karakterlerini yansıtmadığı için, onları daha itici bir duruma düşürür. İkiyüzlü ve yapmacık davranışları, karşılarındaki kişide asla bekledikleri etkiyi uyandırmaz. Çünkü bu tavırlar, kişinin gerçek karakteri olmadığından doğal durmaz.

Allah’ın sınırlarının ve din ahlâkının dışında bir çizgide yaşayan insanlar için, Allah’ın değil insanların hoşnutluğunu kazanmak hedefi gerçekte şirktir. Ve şirk koşmak asla bağışlanmayacak, insanı telâfisi olmayan kayba götürecek bir suçtur.

İnsan, karşısındaki kişinin davranışlarının yapmacık olduğunu fark ettiğinde, tedirgin olur ve ona olan güvenini kaybeder; sahtelik iticidir. İman sahibi insanda bu çirkin ahlak özellikleri bulunmaz. Müminler, yalnızca Allah’ın hoşnutluğunu gözettiklerinden, Allah’ın beğendiği üstün ahlâkı yaşamaya çalışırlar. Bu güzel özellikleri sebebiyle, temiz ve güven veren bir görünüme sahiptirler.

Bir müminden samimiyetin zevkiyle, yapmacıklığın iticiliği arasında tercih yapması istense, Kur’an’da bir hüküm olmasa bile samimiyetin doğallığını tercih eder. Çünkü doğal insan gerçekten çok güzeldir.

"Aslında farkındayım hayatımdaki sahte varlıkların, istesem bir anda temizlemesini de bilirim. Ama bunca sahteliğin, benim samimiyetime ihtiyacı var" der Mevlâna.

Evet bunca sahteliğin müminlerin samimiyetine ihtiyacı var.


Fuat Türker

This entry was posted on Pazar, Ekim 21, 2012 at 06:54 and is filed under . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

0 yorum

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails
Site'de Kaç Kişiyiz