Kimse ayrılmak için evlenmez elbette. Mutlu bir yuva kurmak, eşiyle "bir yastıkta kocamak", çoluk çocuğa karışmak hayalleriyle başlar evlilikler.
Evliliğin temel nedenlerinden birisi olan sevgi saygıya dönüşmediğinden zamanla eşler birbirlerinden fersah fersah uzaklaştıklarının farkına bile varmazlar. Oysa eşleri Allahu Teala birbirlerine emanet etmiştir.
Eşlerin aralarındaki ilişkisini muhabbet ve rahmete vesile eylemiştir. Rûm suresi 21. ayette "Ve O'nun ayetlerinden olarak sizin için zevceler yaratmıştır ki, onunla sukûn bulasınız.
Ve sizin aranızda sevgi ve rahmet kıldı...".
Ayette anlaşıldığı gibi eşler birbirlerine huzur verici olmalıdırlar, aralarında sevgi ve merhamet bulunmalıdır. Sevgi ve merhamet ile birbirlerine muamele eden ve saygıda kusur etmeyen eşler hayalini kurdukları "bir yastıkta kocama"yı başarırlar.
Aksi durumda ise sadece duygular değişip, sinirler gerilmekle kalmamakta evlilik de yavaş yavaş anlamını yitirmeye başlamaktadır. Halbuki eşlerden bir tanesi derin bir nefes alıp 'ben ne yapıyorum eşim bana bir nimet olarak verildi. Oysa ben onun kalbini kırıyorum' diye düşünüp sadece ilgi ve sevgisini biraz arttırsa çok şeyler düzelecek, belki de yıkılmakta olan bir yuvayı tekrar ayağa kaldıracaktır.
Fakat her nedense anlamsız bir çekişme, nefislerin ağır basmasıyla eşten üstün görünme ve onu bastırma vs. dürtüleri bazen fındık kabuğunu bile doldurmayacak meseleleri büyütmekte tabir yerinde ise pireyi deve yapmaktadır.
Çalışan eşin "iş arkadaşları"na gösterdiği ilgi ve inceliği eşine göstermemesi önemli bir sorundur. Neden iş arkadaşı ya da çevresi eşinden daha önemli olsun ki? İlginin azalması iki taraf için de oldukça üzücü ve sıkıntı verici bir durumdur.
Bazen de aile büyüklerinin müdahalesi eşleri yorar evliliği içinden çıkılmaz kaosa sürükler.
Özellikle erkekler ilgisizliği hep bahane ederek gözünün dışarıda olmasına kılıf olarak sunarlar. Oysa ilgisizlik karşılıklı olur genelde ve bir başladı mıydı da sonu ayrılığa kadar gidebilir.
Hayırlı bir eş olmaya çalışmak en azından karşımızdaki kişinin eşimiz olduğunu sürekli aklımızda tutmamız bile pek çok tartışmayı başlamadan bitirebilir.
Son zamanlarda sosyal medya denilen ve kişilerin kendilerini olduklarından farklı gösterdikleri ortamlar da eşler için gizli bir tehlikedir.
Kendini mutsuz hisseden eş karşısında kendisini anlayan ve sürekli hoş cümleler kuran birisine rahatlıkla kanmakta ve ne yazık ki pek çok yuva bu yüzden olmadık sıkıntılar yaşamaktadır.
Unutmayalım hayırlı bir eş Allah'ın kuluna bir ikramıdır, hayırsız eş ise dünyanın en ağır imtihanıdır.
Minik bir tebessüm
Tektaş pırlanta
Evlilik törenlerinde takılan yüzük aradan yıllar geçince aşındığından kadın kocasından yeni bir yüzük almasını istemiş,
- Ama bu sefer pırlanta olsun..! demiş şımarıkça.
Birlikte gittikleri kuyumcuda tezgahtar delikanlının önerdiği yüzükleri beğenmeyen kadın:
- Yaşlandım artık yavrum, demiş. Görebileceğim irilikte olsun taşları.
Dükkanın kenarında çaresizlikten büzülmüş vaziyette duran kocaya acıyan tezgahtar şöyle demiş;
- Karışmak bana düşmez ama önce bir gözlük alsanız ve konuyu biraz daha ucuza çözseniz daha mantıklı olmaz mı?!
Kıssadan hisse: Eşler birbirlerinin halinden anlamalıdırlar.
Diğerini sıkıntıya sokacak bir durum neticede ikisinin de aynı zorluğu yaşamasına sebep olacağından her zaman orta yol en akıllıca çözümdür.
Mustafa YILDIRIM
This entry was posted
on Çarşamba, Ekim 31, 2012
at 10:08
and is filed under
Hayatin icinden...,
Tebessum Ettirenler
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.