Goz alabildigine uzanan bir sahilde, irili ufakli sayisiz cakil tasi varmis. Denizin durgun ve havanin kapali oldugu zamanlar da, bu taslardan hic bir ses duyulmazmis. Sadece martilarin cigliklari ve arada bir gecen yolcu gemilerinin sesi yankilanirmis boyle gunlerde. Ama deniz cosup da dalgalar kaplayinca sahilleri, neseleri gelirmis cakillarin. Hepsi islanip iliklerine kadar titremelerine ragmen, sikayet etmezlermis durumlarindan. Cunku denizin dalgalariyla yikandiklarinda soluk yuzlerine renk gelir ve hava bir de aciksa, o gecici renkler gunes isingindan oturu parlamaya baslarmis. Iste bu zamanlar da cenesi dusermis cakillarin :
_''Biz gercekten guzeliz''diye kasilirlarmis.''Hem renkliyiz, hem de parlak...''
Sadece bu kadarla da yetinmezmis cakillar. Digerleriyle kiyaslarlarmis kendilerini, bazen kavga ederek ''Sen kucuksun ben buyuk'',''Sen soluksun, ben parlak'' gibi laflarla...Kavganin en civcivli anin da bir ses duyarlarmis cogu zaman. Derinlerden gelen o ses :
_''Guzelliginizle asla ovunmeyin.'' dermis onlara. ''Hele hele o guzelligi baska yerden almissaniz.''
Cakillar, pek aldirmazlarmis bu sese, yine renklerinden bahseder ve satasirlarmis birbirlerine. Ama o ses tekrar duyulur ve :
_''Renkli olmak huner degildir'' dermis.''O parlaklik ruhunuzdaysa eger, renksiz olmak zarar vermez sizlere''
Cakillar, kendilerine o guzelligi veren seyi ve derinden derine gelen o sesi merak etmedikleri icin, gulup gecerlermis soylenenlere...
Cakillarin guzellikleriyle ovundukleri bir gun, devlere benzeyen makinalar girmis o sahillere. Celik tekerlekleriyle ezdikleri taslari, bin parcaya bolerek. Birbirinden gururlu taslar, o devlerin penceleriyle savrulup atilmislar bir yana. Dag gibi yigilan cakillarin bazilari, bu sefer de ''biz ustteyiz, siz altta'' diyerek dalga gecmisler ezilenlerle. Kisa bir zaman da sahilin alti ustune getirilmis adeta. Cakillar, neler olup bittigini anlamaya calisirken, adamlardan sevinc cigliklari yukselmeye baslamis :
_ ''Bulduuuk!'' diye bagiriyorlarmis hep bir agizdan.''Bir sahil dolusu cakila bedel olan o tasi bulduk''
Cakillar neyin bulunduguna merak ederek adamlara baktiklarin da, onlarin ellerinde renksiz bir tas gorerek hayrete dusmusler. Hepsi dudak bukerek alay etmek uzereyken, o renksiz tas gunes gibi parildayarak selamlamis kendilerini, gunes coktan batmis olmasina ragmen.
Parlak tas, bir kenara atilmis cakillarin saskinligini farkedince :
_ ''Yillar boyu sizinle konusan bendim'' diye gulumsemis.''Sizlerden cok daha asagida ve toprak altindaydim. Ama icimdeki isigi hic bir zaman kaybetmedim. Ve o isigi kimden aldigimi bildigim icin de asla gururlanmadim. Bu yuzden de sultanlara tac olup baslarda, yuzuk olup eller ustunde tasindim asirlardir.''
Cakillardan hic bir cevap gelmedi. Adamlar ise, gece olmasina ragmen makinalarini baska bir sahile yonlendirmisler. Ay isigindan aldiklari parlaklikla ogunen yassi cakillarin bulundugu karsi sahile...
Cuneyd Suavi
_''Biz gercekten guzeliz''diye kasilirlarmis.''Hem renkliyiz, hem de parlak...''
Sadece bu kadarla da yetinmezmis cakillar. Digerleriyle kiyaslarlarmis kendilerini, bazen kavga ederek ''Sen kucuksun ben buyuk'',''Sen soluksun, ben parlak'' gibi laflarla...Kavganin en civcivli anin da bir ses duyarlarmis cogu zaman. Derinlerden gelen o ses :
_''Guzelliginizle asla ovunmeyin.'' dermis onlara. ''Hele hele o guzelligi baska yerden almissaniz.''
Cakillar, pek aldirmazlarmis bu sese, yine renklerinden bahseder ve satasirlarmis birbirlerine. Ama o ses tekrar duyulur ve :
_''Renkli olmak huner degildir'' dermis.''O parlaklik ruhunuzdaysa eger, renksiz olmak zarar vermez sizlere''
Cakillar, kendilerine o guzelligi veren seyi ve derinden derine gelen o sesi merak etmedikleri icin, gulup gecerlermis soylenenlere...
Cakillarin guzellikleriyle ovundukleri bir gun, devlere benzeyen makinalar girmis o sahillere. Celik tekerlekleriyle ezdikleri taslari, bin parcaya bolerek. Birbirinden gururlu taslar, o devlerin penceleriyle savrulup atilmislar bir yana. Dag gibi yigilan cakillarin bazilari, bu sefer de ''biz ustteyiz, siz altta'' diyerek dalga gecmisler ezilenlerle. Kisa bir zaman da sahilin alti ustune getirilmis adeta. Cakillar, neler olup bittigini anlamaya calisirken, adamlardan sevinc cigliklari yukselmeye baslamis :
_ ''Bulduuuk!'' diye bagiriyorlarmis hep bir agizdan.''Bir sahil dolusu cakila bedel olan o tasi bulduk''
Cakillar neyin bulunduguna merak ederek adamlara baktiklarin da, onlarin ellerinde renksiz bir tas gorerek hayrete dusmusler. Hepsi dudak bukerek alay etmek uzereyken, o renksiz tas gunes gibi parildayarak selamlamis kendilerini, gunes coktan batmis olmasina ragmen.
Parlak tas, bir kenara atilmis cakillarin saskinligini farkedince :
_ ''Yillar boyu sizinle konusan bendim'' diye gulumsemis.''Sizlerden cok daha asagida ve toprak altindaydim. Ama icimdeki isigi hic bir zaman kaybetmedim. Ve o isigi kimden aldigimi bildigim icin de asla gururlanmadim. Bu yuzden de sultanlara tac olup baslarda, yuzuk olup eller ustunde tasindim asirlardir.''
Cakillardan hic bir cevap gelmedi. Adamlar ise, gece olmasina ragmen makinalarini baska bir sahile yonlendirmisler. Ay isigindan aldiklari parlaklikla ogunen yassi cakillarin bulundugu karsi sahile...
Cuneyd Suavi
This entry was posted
on Cuma, Mart 01, 2013
at 06:36
and is filed under
Icimden Geldigi Gibi...
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.