Süzülmüş lâl mürekkep kamıştan biraz utangaç biraz kırılgan
Ve zaman şerh düşmüş ayrılığa …
Bir ayrılık ki hüznü düşer gölgeye minarelerin
Bir ayrılık ki neşvu nema bulmaz iklimler
Ayrılık ki alınyazısı aşkın...
İftirak, çığlıklardan arta kalan susuşların adı
Fi zamanlardan kalma soylu sancılar yumağı
İpek mendillerde unutulmuş kurumuş gül dalı …
Bilmem bu kaçıncı gidiş faslıdır
Dönüşü olmayan yollarda atılan kaçıncı adım, kaçıncı soluklanış
Vakit gitmeleri vuruyorsa, bırak bu sevdada eksik kalsın fasl-ı veda
Bir kertik çizik olsun ardında kalan
Boynu bükük gelincikler kana boyasın ellerimi
Ve tarihler düşsün taşlara
Ne de olsa en çok siyah yakışır beyaza..
Karanlığa bir şebnem busesi düşmüş
Seher kuşlarım vurulmuş hiç yere...
Aydınlık dokumuş nakışını zamana
Lâhuti bir sessizlik...
Ve ezanlar düşer payıma saba makamı…
Aynur Yavuz
This entry was posted
on Çarşamba, Mayıs 01, 2013
at 06:12
and is filed under
Siirler
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.