Çeşitli hadislerden öğrendiğimize göre: Cennet hanımları dörttürler. Bunlar da:
Firavunun hanımı Asiye, İsa aleyhisselamın annesi Meryem, Efendimiz (sav)’in hanımı Hatice ile kızı Fatıma validelerimizdir. Şurasını unutmamak gerektir ki, Allah (cc) kimseye rastgele lütufta bulunmaz, sebepsiz ikramlar ihsan eylemez. Bir İlahi lütuf ve ikram var mı, mutlaka yapılan kıymetli hizmetler, gösterilen yüce fedakârlık ve sabırlar var ki Rabbimiz onun zerresini zayi etmeksizin sahibinin lehine değerlendirmiş, karşılığını vermiştir. Şimdi düşünelim. Cennet hanımlarının ablaları makamına çıkanların fedakârlık ve sabırlarını. Hangi fazilet ve tahammülleri yüzünden yücelmişlerdir bu eşşiz makama. Bir göz atalım isterseniz.
Asiye validemiz kimin hanımı biliyor musunuz? Firavunun. Firavun gibi zalim ve aynı zamanda Allahlık iddiasında olan haddini bilmez bir adama hanımlık yapmak az sabır mı ister, basit tahammülle mi yürütülür bu aile hayatı?
İkincisi: Meryem validemiz.
Rabbimiz ana babasız Âdem’i yarattığı gibi, babasız olarak da insan yaratabileceğini göstermek için İsa aleyhisselamı babasız olarak dünyaya göndermiştir. Bu mesajı alamayan çevre, Meryem validemizi itham ve iftira fırtınasına boğmuş, Nereden peydahladın bu çocuğu diyecek kadar da ileri gitmiştir. İşte bu zulme sabredip tahammül gösteren Meryem validemiz olmuştur...
Üçüncüsü de Hatice validemiz... O da Efendimiz(A.S.) uğruna, yani beyinin hatırına bütün servetini feda etmekle kalmamış, bu yüzden senelerce açlık çekmiş, ekonomik ablukayı yaşamıştır. Buna rağmen asla müşteki olmayıp sabrı tercih etmiş. Karşılığında da cennet hanımlarının ablalığı söz konusu olmuştur.
Ya Fatıma validemiz? Onun sabrı bütünüyle yokluk üzerineydi. Hayatı boyunca arpa ekmeğine bile karnı doymamış, hep yokluk ve darlık içinde hayat sürmüştür. Hatta bir defasında Efendimiz(A.S.) misafir olduğu bir evde önüne getirilen ikramı gözyaşları içinde yiyememiş de, yemeğinden ayırıp Bunu da Fatıma’ya götürün, o üç gündür, böyle bir yemek ağzına almamıştır demek zorunda kalmıştır. Yine bir defasında da namaza geç kalan Bilal’e Efendimiz (sav), geç kalış sebebini sormuş, Bilal de: Kızınız Fatıma arpa öğütmek üzere el değirmenini döndürüyordu. Öteden çocuğu ağlamaya başladı, ben de değirmeni alıp arpayı öğüttüm. Fatıma çocuk baktı, o yüzden geciktim, demiştir.
Fatımatüz Zehra kitabındaki tespitlerden de anladığımız gibi, Fatıma validemizin hayatı oldukça zorluklar içinde geçmiştir. Hatta evde yenen arpa ekmeğinin ununu el değirmeninde hep kendisi hazırladığı gibi, kuyudan çektiği suyu da omuzunda hep kendi taşımak zorunda kalmakla elinde ve omuzunda yaralar meydana gelmiştir.
Bütün bunlara rağmen Allah Resûlü Efendimiz (sav)’in ikaz ve irşadı şöyle olmuştur:
Kızım sakın maruz kaldığın zorluk ve sıkıntılardan dolayı bir şikayet söz konusu olmasın gönlünde. Sabredersen Rabbim sana da (senden öncekilere olduğu gibi) cennet hanımlarının ablalığını nasip edecektir. Etmiştir de.
Evet, Allah adildir. Hiç kimsenin sabrını, fedakârlık ve tahammülünü karşılıksız bırakmaz. Burada sabredenler orada cennetle müjdelenmekle kalmayacak, sabırlarının derinliği, zorluğu nispetinde de yükselecekler, hatta cennet hanımlarının ablası olma derecesine bile çıkacaklardır.
This entry was posted
on Cumartesi, Ocak 01, 2011
at 01:49
and is filed under
Hazine-i ilim
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.
2 yorum
Hayırlı sabahlar cnm,biz herşeyi kolay elde etmeye alıştığımız içim kolaycacık cenneti bize verecekler zannediyoruz(kalbimiz temiz ya)nede güzel aldanıyoruz.Rabbim gafletten uyandırsın inşaallah.Paylaşım için sağol cnm sevgiler
1 Ocak 2011 07:41
Yorum Gönder
HAKKIMDA
- Tespih Taneleri...
- O'nun (CC) adı ile dokunmalı Kelam'a, kaleme. Bunun için 'Bismillah' diye başlarız söze. Rahman'dan hepimize, Rahim'den yalnız bize gelenle yazarız. O'nun lütfu keremiyle, yalnız O'nu razı etmek üzere yazarız. Ruhumuz ve bedenimizle çeker Besmele'yi, dalarız özlere...
İLETİŞİM ADRESİ
tesbihtanelerim@gmail.com
Sevgili Dostlarim
Blogger tarafından desteklenmektedir.
Son Yorumlar
Facebook Grubum
Kategorilerim
- Hayatin icinden...
- Hikmet Damlalari
- Hazine-i ilim
- Icimden Geldigi Gibi...
- Siirler
- yasanmis hatiralar
- Ruha dokunanlar
- Tane Tane Istanbul
- Pasta ve Börek Tariflerim
- Duyurular
- Yemek Tariflerim
- Kitap Tavsiyeleri
- Allah dostlari
- Tebessum Ettirenler
- Ezgi ve İlahiler
- Mimlerim ve Ödüllerim
- Hayatın içinden
- Hayatın içinden...
- Tane tane İstanbul
Blog Arsivi
-
▼
2011
(176)
-
▼
Ocak
(29)
- Kalbi Olanın Hüznü de Vardır...
- Yokuşun Dibi...
- Her Zaman Ki Halimiz Iste !
- Gönenli Mehmet Efendi
- Yaralidir Su Gonlum Eyy Sevgili !
- Her Koyun Kendi Bacagindan mi Asilir?
- Neyi unuttuğunu unutan cana...
- Işığı Yanan Evler...
- Gündüz Geceye Muhtaç, Bana da Sen Lazımsın!
- Kıyamet gününde insan şu üç yerde hiç kimseyi hatı...
- Gonlumun Bahari
- Nefsinizi, önce siz hesaba çekin!
- Çökmeye Yüz Tutmuş Yarın Kenarına Bina Kurmak
- Kaybetmeye ise anlık gaflet yeter...
- Aynı Kapta İki Renk
- ''Hu''lar yukseliyordu tasinda topraginda...
- Emin miyiz?
- Kıyamet gününde insan şu üç yerde hiç kimseyi hatı...
- Yüzük Taşı
- Kur'an'la Yaşamak ve O'nu Hazmetmek
- Kalp Kapısının Tokmağa ihtiyacı Yoktur
- Hayatı Sadeleştirelim
- Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî'den Hikmet Damlalari (...
- Mevlana'dan...
- BELALARIN 1. KAT SEMAYA İNDİĞİ AY "SAFER AYI"
- Anlamadiginiz Sozlerin Aleyhinde Olmayin !
- Ozdemir Asaf'tan !
- Eğilmeyi Reddedip Kırılmayı Seçenler
- CENNET HANIMLARININ ABLALARI KİMLER?
-
▼
Ocak
(29)