Hayirli Cuma'lar arkadaslar, Tasavvuf konusuna devam edelim istedim bugun...Epey bir ara vermistik...Malum ciltler dolusu kitaplar yazilmis, bu konu ile ilgili herseyi yazmak istiyorum ancak kelimeler satirlardan tasiyor. Oyle derin, oyle hassas, oyle ince, oyle zarif ki bu yol... Ruhun istedigini verip, nefse terbiye ve edeb ogretmenin yoludur bu yol...Rabb'im bu guzel yolda hakkiyla yuruyenlerden eylesin bizleri insallah...
Tasavvufun üç makamı vardır:
Adab, ahlâk ve ahvâl (haller).
Adab kesbîdir, çalışmakla elde edilir.
Ahlâk önderdir, ona uyulur.
Ahvâl ise mevhibedir, Allah tarafından bahşedilir.
Benliği ezip küçültmek tasavvufun adabındandır. Bir kimseye nefsi üstün görünürse, dini ona küçük görünür.
Şunlar tasavvuf erbabının adabındandır:
Dünyadan sıyrılmak, nefsi isteklerden alıkoymak,
Öğüt veren bir büyükten edep öğrenmek, onun gösterdiği yolda gitmek,
Vakitleri en uygun ibadetle geçirmek,
Müslümanlara saygı göstermek,
Allah dostlarına hizmet etmek,
Alimlerin içtihad ve ihtilafından ruhsatlar aramaya kalkmamak,
Eline geçen rızkın helâl olmasına özen göstermek,
Fikriyatı kendi düşüncelerine zıt kimselere dahil olmaktan kaçınmak,
Çarşı pazarlara fazla girmemek,
Dünyaya düşkün olanlarla arkadaş olmamak,
Arkadaşlarını şefkatle eğitmek,
Dilenmeyi sevmemek,
Dil ile kimseye eziyet etmemek,
Mübarek topraklara gitmek,
Yeni yetmelerle arkadaşlığı bırakmak,
Mal yığmaktan vazgeçmek,
İlk devir müslümanları gibi giymeye, adab ve ahlâklarında onlara benzemeye çalışmak,
Dinin emirlerini yerine getirmek için gerekli olduğu ölçüde ilim öğrenmek,
“Ben”, “biz”, “bizim işimiz” gibi (varlık belirtisi) sözleri söylememek.
Ahlâk’a gelince:
Güzel huy, cömertlik ve tevazu,
Başa gelenleri rıza ile karşılamak,
İyi hali ile meşhur olmaya çalışmamak (riyadan kaçmak),
İbadeti temiz niyetle yapmak,
Yaratılan hiçbir şeye ihtiyaç duymamak, yalnız Allah’a muhtaç olmak,
İyiliğe yönlendirme hususunda sağlam yürekli olmak,
Şefkat ve merhamet sahibi olmak, tevazuyu sevmek,
Kendi kusurunu bilmek,
Mertlik, kanaat ve ahireti düşünerek hareket etmek,
Vakar sahibi, dıştan güleç, içten ebediyyet endişesi taşımaktır.
İşte Hak yoluna giren kişi bu adap ile edeplenir ve bu ahlâk ile ahlâklanırsa Allah ona zühd, vera, tevekkül, tefviz (işleri Allah’a havale etme), teslim, ihlâs, yakîn, havf (Allah korkusu), sıdk (doğruluk), marifet (manevî bilgi, Allah’ı bilme), şevk, üns, cem ve tefrika, beka ve fena, kabz ve bast, müşahede (manaları görme, Hakk’ı görme), ilme’l yakîn, ayne’l-yakîn, hakka’l-yakîn, bilinmeyen ilimlere vakıf olma ve diğer yüksek haller lütfeder.
Allah’tan bizi bu rütbelere eriştirmesini, bizi bu rütbeler ehlinden kılmasını, seçkin kullarına lütuf buyurduğu kerem ve ihsanından bizi mahrum bırakmamasını niyaz ederiz. O işiten, dilekleri kabul edendir.
Allah Tealâ, Efendimiz Muhammed s.a.v.’e, onun ailesine ve ümmetine çokça salât ve selam eylesin!
This entry was posted
on Cuma, Eylül 17, 2010
at 10:43
and is filed under
Hazine-i ilim
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.