BOĞAZİÇİ VE ADALARDA SEYRİ SEFA TURLARI  

Posted by Tespih Taneleri... in



Istanbul gezmekle bitmeyecek bir sehir...

Istanbul buram buram tarih kokan bir sehir...

Istanbul'un her semti ayri bir masal diyari gibi...

Istanbul askin her koyundan oluk oluk aktigi bir sehir...

Gunduzuyle, gecesiyle, mehtabiyla kisacasi manzaralariyla insani buyuleyen bir sehir...

Her turlu tahribata ve yikima ragmen inatla ve gururla dimdik ayakta duran bir sehir...

Istanbul tanidikca kendine daha hayran birakan bir sehir...

Istanbul aslinda bambaska bir sehir...

***

Sizler icin hazirladigimiz bogazici gezi turlarimiza katilirsaniz bu guzellikleri yakindan gorme sansi yakalayacaksiniz... 10 - 15 kisilik ve 30 kisiye kadar varan motoryatlarimizla sizlere ozel ikramlarla unutamayacaginiz bir gun vadediyoruz... (Dogum gunleri, Is toplantilari, Cay muhabbetleri...vs)

Turlarimiz sadece bayanlara ozeldir... Fakat esleriyle birlikte gelmek isteyenlere ayrica turlarimiz duzenlenecektir... Istek dahilinde baylara ozel turlarda duzenlenebilir.

Isterseniz adalara isterseniz bogazicine...

Istanbul'u mehtabiyla yakamozuyla canli bir tablo olarak seyr-i sefa etmek isteyenleri bekliyoruz...

30 kisilik teknemiz:

kiralık tekne- büyük limanlı 3kiralık tekne- büyük limanlı 4
kiralık tekne- büyük limanlı 2kiralık tekne- büyük limanlı 5


Facebook hesabimizdan (Tespih Taneleri) gezi tarihlerini takip edebilirsiniz... Duruma gore gruplara ozel gunlerde ayarlanabilir.

Irtibat: Suna Cebecioglu : 0507 395 88 55

Seyr-i Istanbul  

Posted by Tespih Taneleri... in

http://oi51.tinypic.com/15n4v9y.jpg


Merhaba arkadaslar...

Bu kadar degerli ismi bir daha bulamayabilirsiniz...

Iste size bir firsat bu gezileri ve seminerleri kacirmayin derim...

Dünya nedir, Bilir misin?  

Posted by Tespih Taneleri... in





                                                             بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم


"Dünya nedir, bilir misin?

Kadın, çocuk, mal, makam, reislik, oyun, oyuncak, lüzumsuz işlerle uğraşmak..

Bütün bu sayılanlardan hangisi seni alıp Allah'tan başka şeylerle oyalayıp perdelerse,

o dünyaya dahildir."


İmamı Rabbani (k.s.)

Hayirli Cuma'lar...

Bilmez ki !  

Posted by Tespih Taneleri... in



                             "Bilmez ki sorsun.

                                                Sormaz ki bilsin.

                                                                   Bilse sorardı.

                                                                                            Sorsa bilirdi."

Üç Şey  

Posted by Tespih Taneleri... in




Eskiler insanoğlunun kırkında olgunlaştığını söyleseler de hayatımızın her evresi yaşanmış farklı tecrübelerle doludur ve muhtemelen olgunlaşma peyderpey tecelli edecek…

Özbekistan-Tacikistan sınırındaki “Karatog” dağlarının buz gibi göletleri etrafında arkadaşlarla sohbet ederken, onları hayata ve işe motive etme kaygısıyla o an zihnimde gelişen denklem bir süre sonra üzerinde daha çok düşündüğüm, somutlaştırdığım bakışaçısına ve muhtemeldir ki yaşam biçimine dönüştü...
Konuşarak, halleşerek öğreniriz birçok şeyi. Konuştuklarımız ise farkında olsak da olmasak da hayatın özünden toparladıklarımızdır…

“Üç şey verildi bize dostlar; Zihin, beden ve ruh!

Her üçü de sürekli değişimi barındırır içinde. Bu üç şeyi geliştiremeyenler körelir, geliştirenler ise bu üç şeydeki atıl bırakılmış potansiyeli idrak edip de şaşırır…”

Bu üç şeyden ne de az istifade ediyoruz!

Bu üç şeyi ne de çok ihmal ediyoruz!

Zihin, beden ve ruh!

Her biri kendi içinde müthiş bir potansiyel barındırmakta…

Daha önemlisi her birini olabildiğince geliştirmek mümkün…

Bu üç şeyi beraber ele almalı, beraber harekete geçirmeli…

Bu üç şeyi beraber beslemeli, beraber geliştirmeli…

“Uzman körlüğü”nü bu üç şeyde de yaşıyoruz!

Kimi sadece bedenine odaklanmış, fikirsiz ve ruhsuz…

Kimi sadece zihnine odaklanmış, fiziksiz ve ruhsuz…

Kimi sadece ruhuna odaklanmış, fikirsiz ve çürümüş…

Zihin, beden ve ruh!


Bu üç şeyi beraber işlemeli, İslam’ın hayata bütüncül bakışı da bunu gerektirir...

Bunun içindir ki fizik ve metafiziğin eşgüdümünden bahsedilir…

Ve bunun içindir ki bilgi ve eylemin ayrılmazlığından bahsedilir…

Tam da bu bağlamda ruhunu ihmal etmiş rasyonalist bir Müslüman düşünemiyorum…

Yine bu bağlamda ruha dalmış ama aklı işlemeyen bir Müslüman düşünemiyorum…

Ve yine bu bağlamda hantal/hareketsiz/göbekli bir Müslüman düşünemiyorum…

Zihin, beden ve ruh!


Zihnin ilacı düşünce, bedenin ilacı hareket, ruhun ilacı ise manadır…

Her seherde uyanıp ruhumuzu açalım; namazla, zikirle dolduralım…

Her seherde uyanıp zihnimizi açalım; tefekkürle, okumayla canlandıralım…

Her seherde uyanıp yola koyulalım; yürüyerek, koşarak bedenimize can katalım…

Bu üç şeyin kadrini bilelim dostlar!

Bu üç şeyi paralel yürütelim dostlar!

Ve bu üç şeyi her gün her an işletelim dostlar!Unutmayalım ki;

“İki günü eşit olan ziyandadır!”


Halit Sarıcan

FİLİSTİN GİBİYİM İŞTE...  

Posted by Tespih Taneleri...


Nasılsın diye sorma bana! Filistin gibiyim işte.. 

Bir yanım işgal halinde, bir yanım direnişte..

ONLAR ÇARESİZ DEĞİLLERDİ  

Posted by Tespih Taneleri... in




Psikologlar¸ pireleri üstü kapalı cam bir kavanoza koyarlar. Sonra zemin ısıtılamaya başlanır. Ayakları yanan pireler kavanozdan kurtulmak için zıplamaya başlarlar. Her zıplayışta kavanozun üst camına çarpan pireler belirli bir süre sonra kavanozun boyu olan 30 cm kadar zıplamayı öğrenirler.
Deneyin ikinci aşamasında ise kavanozun üstündeki camı kaldırarak kavanozu tekrar ısıtmaya başlarlar¸ pireler yine 30 cm kadar zıplarlar.Pireler birinci deneyde kendilerini engelleyen şeyin ne olduğunu bilmeden kendilerine bir iç engel oluşturmuşlardır. Yani öğrenilmiş çaresizlik içindedirler.

Ne yaparsak yapalım biz buradan kurtulamayacağız diyerek iç engellerine takılırlar.Deneyin ikinci aşamasında pireler için şartlar değişmesine rağmen yine iç engellere takılırlar. Pireler birinci deneyde kavanozdan çıkmak için enerjileri vardı¸ ama imkânları yoktu. İkinci deneyde ise imkânları vardır¸ fakat çıkacak inançları kalmamıştır. Öğrenilmiş çaresizlik; kişinin herhangi bir konuda denemelerine rağmen sonuç alamaması ve bunun sonucunda da şartlar ve imkânlar değişmesine rağmen denememeyi öğrenmesidir.

İşte öğrenmiş çaresizliği yenmiş kişilerden bazıları:

Rivayete göre Er-Razi Hazretleri küçüklüğünde ilim tahsil etmek için başka bir memleketteki medreseye gider. Belirli bir zaman sonra hocası¸ Er-Razi'ye:


"Oğlum sende okuyacak kapasite yok¸ sen bunları öğrenemeyeceksin. Köyüne git de ailene köy işlerinde yardım et." der.


Er-Razi Hazretleri de heybesini alarak köyünün yolunu tutar. Yolda giderken akşam olur ve gecelemek için bir mağaraya girer. Mağarada nemden dolayı su buharının oluşturduğu su damlacıklarının damlaya damlaya taşları deldiğini görür.
Bunun üzerine Er-Razi Hazretleri "Bu küçük su damlası¸ damlaya damlaya bu taşı delebiliyorsa ben de bu işi yapabilirim." diyerek sabah tekrar okuluna döner ve derslerine çalışmak için bir damla misali kararlı bir şekilde çalışır.
İslâm dünyasında kendisini kabul ettirmiş bir âlim olan Er-Razi Hazretleri çok sayıda kitaplarıyla birlikte meşhur bir ilim adamı olmuştur.

Edison elektriği icat etmeden önce elektriği bulmak için 999 defa (bazı rivayetlere göre de 9999) deneme yapmış. Etrafındakiler:


"Üstat¸ bir daha deneyip sayı bin olunca başarısız oldum diyebilir misiniz?" demişler. Edison:


"Hayır¸ elektriğe gitmeyen bir yol daha buldum diyebilirim." demiş. Bu Edison ki¸ okulda öğretmenler tarafından hiçbir şey öğrenemeyecek kadar aptal bulunurdu.


Charles Dickens yayınevleri tarafından; sende yazar olacak kapasite yok denilerek geri çevrildiği¸ Barış Manço okulda müzik derslerinde ikmale kalmasına rağmen müzikteki başarısını bilmeyen ve sanatçılığını kabul etmeyenimiz yoktur.


Çağımızın büyük bilgini olarak bildiğimiz Einstein¸ dört yaşına kadar konuşamadığı ve matematik dersindeki başarısızlığı yüzünden okuldan atılmasına rağmen öğrenilmiş çaresizliğin nasıl yenilebileceğini bizlere çok iyi göstermişlerdir.
Yukarıdaki insanların da inanın yaşam şartları açısında bizden çok iyi olduklarını sanmıyorum. Onlar bütün olumsuzluklara rağmen mücadeleyi bırakmamalarından başka bizden farkları olmadığını düşünüyorum.

ilim olmazsa amel de olmaz !  

Posted by Tespih Taneleri... in





"İlim ezberlenilen şey değil. Kendisinden faydalanılan bilgidir."


Ebu Hanife

Butun Annelerin Ellerinden Opuyorum ama Anneler Gununu Kutlamiyorum!  

Posted by Tespih Taneleri... in



Nerde bilincli muslumanlar?
Nasil bir zamana geldik? Neden her sey Efendimiz(sav)'den bu kadar uzak?
Simdi gelse ne yapariz ya hu!
Utanmayacak miyiz acaba Kur'an'a ve hadislere bu kadar uzak yasantimizdan?

Islamiyet cok zor geldi, cok kanlar dokuldu, en basta guzeller guzeli, Kainatin Efendisi(sav) ve Ehl-i beyti ne cileler cekti... Hakkini nasil odeyecegiz hic dusundunuz mu? Bize her seyi ogreten O (sav)...
Sahabe efendilerimiz neden hep anam babam sana feda olsun Ya Rasulallah derdi biliyor musunuz?
Cunku O'nun hakki anamizdan babamizdan daha cok...O'nunla ogrendik Allah'i, islami, helalleri, haramlari, cenneti, cehennemi ve daha bir cok seyi...

Annemize, babamiza hatta yakinlarimiza iyilik edip hediyelesmeyi Kur'an bize geldigi gunden beri hep anlatiyor. Lakin biz ona kulaklarimizi tikadik, medyanin istedigi gibi yasamaya ayrica ozen gosterir olduk... Bir de tesvik ediyoruz cocuklari...Cok yazik!

Allah Rasul'u (sav) bir gun tirnaklarini keserken bir sahabe O'nu izliyordu...Tirnaklarindan; once serce parmagini, sonra orta parmagini, basparmagini sonrasinda da yuzuk ve isaret parmagininkileri kestigini gorunce sordu:
''Ya Rasulallah neden sirayla kesmedin de boyle bir sey yaptin?''
Buyurdu Mubarek:
''Ben bir gun bir yahudinin parmagini sirayla kestigini gordum, onlara benzememek icin bu sekilde kesiyorum'' dedi.

http://www.bilgiportal.com/v1/idx/40/2676/Genel-Alan/makale/Anneler-Gnnn-Tarihi.html

Lutfen yukarda ki adresi tiklayin, anneler gununu kutlayarak kime bezediginize dikkat edin...Yok babalar gunu yok sevgilliler gunu yok yilbasi vs. yapmayin Ya Hu!

Allah askina yapmayin...Artik uyanin ve ne olur bilinclenin...Baska zaman yapsaniz, bu gune ozel yaptiklarinizi ne buyuk sevaplar kazanacaksiniz...
Sirf bugun icin  yaparsaniz kutlamalarinizi annelerini sevindireceksiniz belki ama yukardaki hadisi cignemis olacaksiniz ve cocuklariniza ornek oldugunuz icin bir de onlarin gunahini alacaksiniz...

Biz Allah Rasulu'ne benzeyenlerden olalim insallah. Cocuklarimiza daima onu anlatip sevdirelim lutfen...Analarimiz basimizin taci...
Ben butun annelerin ellerinden opuyorum ama anneler gununu kutlamiyorum...Sirf yukardaki hadis-i serife uyarak sevaba girmek icin...
Annlerinizi sevindirmek icin bugunu es gecin her gun sevindirin... Yeter ki su adetleri hayatimizdan cikaralim... Ben Allah icin uyarmak durumundayim nacizane...
Sevgilerimle

Hasan-el Benna diyor ki !  

Posted by Tespih Taneleri... in




"Allah'a içten iman edin...O'na inanmakla, O'na dayanmakla şeref duyun...O'ndan başkasından asla korkmayın...Yüce Allah'ın emirlerini (farzlarını) gereği gibi yapın... Yasakladığı şeylerden sakının... Üstün ahlâk ile ahlâklanın... Ahlâkınızla güçlü olun... Allah'ın size bahşettiği iman şerefi ile şerefli olun... Takva ehli ve sâlihlerin amelleriyle yaşayın...Kur'an-ı Kerim'e sarılın; okuyun ve okutun...Rasûlûllah (S.A.V.)'in hayatını hatırlayın...Devamlı "söyleyen kişiler" değil, "yapan kişiler" olun..Allah (c.c) bir milleti doğru yola iletmek istediğinde ona çalışıp yapmayı ilham eder. Bir millet hidayete erdikten sonra ancak çekişmeler neticesi hidayetten sapmıştır. Aranızdaki çekişme ve kavgaları bırakın..."


Hasan el-Benna


Yukarıda okuduğunuz bölüm altındaki imzadan da farkettiğiniz gibi Üstad Hasan el-Benna'nın Müslümanlara çok dikkat çeken nasihatlerinden biridir. Nasihatler, nasihat almaya müsait olanlar için altından daha da kıymetlidirler. Çünkü nasihatin ağırlığına paha biçilemez. Değerini değeri olanlar daha iyi bilirler. Bilinmeli ki, İslâm baştan başa fazilet dinidir. Bundan dolayı her Müslüman, çocuklarına karakter terbiyesi vermelidir. İstikamet çok önemlidir. İstikameti doğru olmayan kim olursa olsun eksik ve vasıfsızdır.

Nefsine tapınanların iddiaları ne olursa olsun onlar birer gizli müşriktirler. Menfaatine göre fetva uyduranlara nasıl Müslüman diyebiliriz? Diyemeyiz çünkü böyleleri, şeytandır.Soytarılık ve şarlatanlık canavarlıktır. İtikadın sıhhati, beş vakit namazın dosdoğru kılınmasıyla anlaşılabilir. Bu sıhhate sahip olmayanlar yalnız kendilerinin değil toplumun da helâkini hazırlamış olurlar. Cenab-ı Hakk, Kur'an-ı Kerim'de Peygamberimiz Efendimizi Müslümanlara "En güzel örnek ve model olarak" gösteriyor.

Her Müslüman Peygamberimizi model almak mecburiyetindedir. Nasıl model alınacak Peygamberimiz?
O, nasıl çalışmışsa, Nasıl cihad etmişse, Nasıl namaz kılmışsa, Nasıl cemaate önem vermişse, İhlas hususunda nasıl titiz olmuşsa, İstikamete nasıl önem vermişse, Dinimizi nasıl ücretsiz, menfaatsiz bizlere öğretmişse öyle hareket etmek O'nu model almak olur.
Müslümanları aldatmak, Yalan söylemek, Sözünü tutmamak, Emanete ihanet etmek, Lüks, israf, aşırı tüketim, gösteriş, tantana, tıkınma içinde yaşamak şeytanı ve şeytanlaşmışları model (örnek) almak olur.
Bütün bunlardan kimseye fayda gelmez.Allah (c.c) bu ikinci gruba girenlerin şerrinden bütün Müslümanları, İslâm'ı ve hidayet yolunda olanları bir an evvel korusun ve kurtarsın...amin


Ahh ahh ! Demeden once; Aff aff ! Diyelim insallah...

Tasavvufa Derin Bir Mana !  

Posted by Tespih Taneleri... in

                              


                                                                  Tasavvuf

                      Kalbi kötü huylardan temizlemek ve iyi huylar ile doldurmak demektir.


İmâm-ı Birgivî (Rahmetullahi aleyh)

Hayirli ve bol duali Cuma'lar olsun...

Oyle Bir Ol Ki !  

Posted by Tespih Taneleri... in



                             

                                            Konuşmaya değer insanlarla konuşmazsan insanları,

                                      Konuşmaya değmez insanlarla konuşursan kelimeleri yitirirsin.

                                            Sen öyle biri ol ki ne insanları, ne de kelimeleri yitir...

                                                Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gonul
 
                                                   Ya lale açmalıdır, göğsümüzde yahud gül...

O'nsuz Saadet Olmaz ! O'nsuz Hic Bir Sey Olmaz!  

Posted by Tespih Taneleri... in



Efendimiz s.a.v. bir gün mübarek başını göğe kaldırıp bir süre tefekküre daldıktan sonra şöyle buyurdu:



– İlim sizden çekilip alındığı zaman haliniz nice olur?!


Orada bulunan sahabiler biraz şaşkınlıkla şöyle dediler:


– Ey Allah’ın Rasulü! Bizler Kur’an’ı okuduğumuz ve ev halkımıza öğretip durduğumuz halde ilim bizden nasıl çekilip alınır?


Efendimiz s.a.v.’in cevabı son derece düşündürücü oldu:


– Tevrat ve İncil yahudilerin ve hıristiyanlar’ın elindeyken onlara bir fayda sağladı mı? (Ahmed b. Hanbel, Tirmizî, İbn Mace)Evet, Tevrat ve İncil, Hz. Musa ve Hz. İsa (ikisine de selam olsun) ümmetlerinin bir süre sonra Yahudileşmesine ve Hristiyanlaşmasına mani olmamıştır. Bu son derece çarpıcı gerçek, sadece geçmiş kavimlerin durumunu anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda bizi şu hayatî sorunun muhatabı kılıyor:

İslâm Ümmeti’ni yahudi ve hıristiyanlarınkine benzer bir hüsrana sürüklenmekten koruyacak olan nedir? Hiç şüphesiz bu sorunun cevabı “Sünnet-i Seniyye”dir. Onun kurtarıcı rehberliğinden kendisini müstağni zannedenlerin varacağı yer iki dünyada da hüsrandan başkası olmayacaktır. Zira Efendimiz s.a.v. :

“Nefsimi kudret elinde tutana yemin ederim ki, hevâsını (arzu ve isteklerini) benim getirdiklerime tabi kılmayan iman etmiş olmaz.”

(Begavî, Şerhu’s-Sünne, 1/213) buyurmuştur. Ulemamızın bu hadiste ifade buyurulan “benim getirdiklerim” sözünün sadece Kur’an’ı anlatmadığı, buradaki esas vurgunun Sünnet-i Seniyye’nin rehberliğini anlattığı konusunda aydınlatıcı beyanları vardır.Dolayısıyla bu dinin hakkıyla öğrenilmesi de, yaşanması da ancak Sünnet-i Seniyye’ye ittiba ile mümkündür.
Sabirla ve lutfen dikkatle okuyun...

 
Toplumsal ilişkilerimize dikkat!


Pek çok ayet-i kerime bu temel gerçeği vurgulamaktadır. Onlardan birisi şudur:


“(Ey Habibim!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana ittiba edin ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Âl-i İmran, 31)

Efendimiz s.a.v.’den nakledilen bir hadis bu ayeti şöyle tefsir ediyor:

“Kim Allah’ın ve Rasulü’nün kendisini sevmesini istiyorsa, doğru sözlü olmaya, emanete riayete ve komşusuna eziyet etmemeye baksın.” (Abdürrezzak es-San’ânî, el-Musannef, 11/8)

Lutfen dikkatt!!! ilimsiz amel olmaz !
Üretim ve tüketim anlayışımıza, eğlenme ve dinlenme tarzımıza, aileden başlayan toplumsal ilişkilerimize kadar hayatın her alanında Sünnet’in öngördüğü davranış ve tutumu ortaya koyamıyorsak, Allah Tealâ’nın sevdiği ve bağışladığı bahtiyarlar arasına girmemiz hiçbir zaman mümün olmayacaktır.
 
Yüce Kitabımız’da “De ki: Eğer Allahı seviyorsanız bana uyun ki Allah sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin.” (Âli İmran, 31) buyurulmaktadır.
 
Efendimiz s.a.v. de, yukarıda zikrettiğimiz üzere “Hevâsını (arzu ve isteklerini) benim getirdiklerime tabi kılmayan iman etmiş olmaz.” buyurmak suretiyle Kur’an-Sünnet bütünlüğüne ve Sünnet’i dışlayarak müslüman kalmanın imkansızlığına dikkat çekmiştir. Dolayısıyla hakiki ve makbul iman, ancak Efendimiz s.a.v.’in rehberliğine titizlikle riayet etmekle mümkün olacaktır.
 
Lutfen dikkat ediniz!!!
 
Medeniyet, kültür ve Sünnet

Yukarıda Sünnet-i Seniyye’nin, bizim için hayat rehberi olduğunu söylemiştik. Sünnet’e yaptığımız bu vurgu akla şöyle bir soru getirebilir:
 
Müslümanlığımızın temeli Kur’an-ı Kerim olduğu halde, Sünnet’e bu kadar vurgu yapmak doğru mudur?
 
İlk bakışta bu soru haklı gibi görünmektedir. Ancak meseleye biraz yakından baktığımızda farklı bir durumla karşılaşırız. Sünnet-i Seniyye Kur’an-ı Kerim’in hayata aktarılmasının biricik yoludur. Bu noktada herhangi bir farklı görüş ileri sürülemez.
 
Kur’an bize Oruç tutmamızı emreder; Sünnet ise onu Teravih’le, sahurla, iftarla süsleyerek hayatımıza indirir.
Kur’an bize infak ve tasadduku emreder; Sünnet onu “vakıf” formatında müesseseleştirerek hayatımıza sokar.
Yine Kur’an bize zekâtı emreder, Sünnet onu fıtır sadakasıyla ve nafile tasadduklarla güçlendirerek toplumsal dayanışmayı perçinler.
 
Bütün bu ve benzeri meseleler Din’in toplumsal hayatta yaşanması için vazgeçilmez yapılanmalardır ve hepsinin kaynağının Sünnet-i Seniyye olduğuna dikkat edilmelidir. Kur’an’ın, muhataplarını sıklıkla Rasul-i Ekrem s.a.v.’e itaat ve ittibaya yönlendirmesinin altındaki en önemli saik budur. Bu durum, müslümanların inşa ettiği kültür ve medeniyetin Sünnet-i Seniyye üzerinde yükseldiği gerçeğini dikkatimize sunmaktadır.
 
Allah rizasi icin biraz tefekkur edelim ve sunnete riayete dikkat edelim insallah...

Yine Efendimiz s.a.v., dinde aslı olmayan bid’at uygulama, inanç ve tutumlardan ümmetini şiddetle sakındırmışken, hayatı kompartımanlara ayırıp, bazı alanları Din’in ve Sünnet’in denetiminden bağımsız düşünmek mümkün olabilir mi?
 
“Çağa ayak uydurmak”, “dünyanın gerisinde kalmamak” gibi gerekçelerle Kur’an ve Sünnet’in çizdiği çerçeveye burun kıvırmak, onu “modası geçmiş” olarak telakki etmek, tam da “tecdid” faaliyeti kapsamında istikamete sokulması gereken “sapmalar” olarak dikkat çekmektedir. Sünnet-i Seniyye’yi ciddiye alan ve hayatını Efendimiz s.a.v.’in rehberliğinde yönlendiren bir insanda böyle tutumların görülmesi mümkün değildir.
 
Lutfen okuyun ve cevrenizdekilere okutun... Bu her muslumanin uzerine vazifedir... Birbirimizi uyaralim ki insallah ummetine layik olalim...Sefaatine de nail olabilelim umidi ile... Dualarinizla...

Related Posts with Thumbnails
Site'de Kaç Kişiyiz